EDEB ya Hu!

19 Nisan 2010 Pazartesi

mevzu bahis fenerbahçe maçı akabinde konuşulması gereken bir çok detay içerisinden aklımıza gelenleri yazalım çizelim?

evvela maçtan sonra mustafa denizli'nin istifasını gündeme getirmeyi adet edinmiş kişiler menstrual saçmalıklarına son vermeliler. yok efendim değişiklikler yanlışmışmış, geçmişmiş, ilk 11 böyle mi olurmuşmuş... çok biliyorsun hey maşallah! hatalar alır başını yürür ve sen tek bir doğru bulamazsın eyvallah da, bu tarz ilk 11lerle sezon içerisinde çok büyük galibiyetler alınmadı mı? o halde? bir yanlış mı 5 doğruyu götürecek?

maç öncesinden hareket edersek tam bir yönetim zaafiyeti ve zayıflığıyla karşı karşıya kaldık. bizler halen başkanımız süleyman seba'nın beşiktaşını mumla aradığımızdan, beşiktaşımızın hakemi de rakip futbolcuyu da rakibin taraftarını da yenmesini, fitbolu şerefiyle hakkıyla oynamasını, yeniyorsa şanıyla şerefiyle yenmesini, yeniliyorsa da efendi gibi ama elinden geleni ortaya koyarak yenilmesini istiyoruz. beşiktaş maç da alır maç da verir, ama taviz veremeyeceği değerleri vardır. sen tutup maçtan bir hafta önce bu hakem olmasın şu hakem olmasın, zaten levent kızıl şöyle böyle yapıyor diye zırlarsan seni böyle ince ince doğrarlar ve gündemin maddelerinden biri haline getirirler.
bn de lvnnnt kizl olduu srece ykum ve fnrasynun da brsasynun da karsndym.
ama ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklı olanını seven ulu önderin öğrencisi olarak sporda önce ahlakı aradığım için; levent kızıl, aziz yıldırım gibi spor idarecilerinden ve bilica, belezoğlu gibi sporculardan; zeka çeviklik ve cesaret aradığım için de bazı yüreksiz hakemlerden zerre haz etmem. ben sporun ahlaklı zeka gerektiren ve çeviklik isteyen birşey olduğunu düşündüğüm için beşiktaşlı oldum, bu yüzden en büyük beşiktaşlı atatürktür dedim hep.
uzun lafın kısası, beşiktaşlı yöneticiler de futbolcular da gerekirse hakemi de rakibi de yenebilmeliler.
ancak her zaman itiraz haklarımız ve eleştirme olgunluğumuz mevcuttur. bu yönden sayın denizliyi taktir ediyorum. maçtan önce gereksiz laflar söylemeyip maçtan sonra eleştireceği noktaları ve gözlemleri çekinmeden dile getirebiliyor.

ilk sözümüz hakem kişisi, sn göçek'e:
eyyam kelimesinin maç içerisindeki kullanımına çok güzel bir örnek sergilemiştir bu şahıs. gündelik yaşantısında nasıl bir insandır, nasıl bir karaktere sahiptir vs bunları bilemeyiz ancak dün özellikle gördük ve anladık ki spor ahlakının sahadaki ilk temsilcisi hakem olmalıyken vasıfsız bir hakem bu role soyunduğu zaman işler çığırından çıkabilmektedir. kendisini aldatmak ve yanıltmak için her türlü oyuna tiyatroya ajitasyona ve tabiri caizse çirkefliğe başvuran bazı topçuları (sporcuları değil, futbolcuları değil, topçuları) kaldı ki isim vermemizde de sakınca yoktur, belezoğlu lugano ve bilica bunların başında gelir (burada bir parantez açarak volkan demirel'i çıkartmak isterim, kendisi dün çirkeflikten ziyade keskin sirkelik rolündeydi ve bu kariyerinden başka hiçbir şeye zarar vermemektedir) bazı topçuları gerektiği gibi yönlendiremedi ve beklenen spor ahlakına uygun bir maç yönetimi sergileyemedi.

hakemlerin ağa babası, emir zabiti olan federasyon yetkililerini zaten göreve geldiklerinden bu yana eleştiriyor, sayın kızıl'a güvenmediğimizi ve eski takımı için faaliyetlerinin ve forslarının dışında türk futboluna hiçbir katkısı olmadığını belirtiyoruz. tahminimizce ve acizane gözlemlerimizce, diyarbakırspor olaylarının kahramanı da kendisidir. ayrıca tff'nin karar ve yürütme organlarına güvenimiz olmadığı için, penaltı noktasının tahribatına yönelik yazılı kuralların uygulanmayacağından da son derece eminimiz. (bir önceki girdide wilderness zaten özetlemiş) karar ve yürütme organları işleri kitabına defterine göre uygulasalardı lig şu an bu halde olmazdı, bunun da farkındayız. bu organların ve kurumların görevi ligin kalitesizliğine katkıda bulunmak, aldıkları talimatlar uyarınca ligi ve türk futbolunu şekillendirmektir. ancak onları da anlıyoruz, emir kulu olmak da zor iş vesselam...

bahsi geçmesi gereken en önemli detay, penaltı noktasına yapılan tahribattır. kuralı şöyledir, yazılanı böyledir, yapılması gereken şudur vs vs.. bunların artık hiçbir önemi yok! asıl önemli olan bu terbiyesizliği ve ahlaksızlığı yapan topçunun (bakınız, sporcu değil) bugün gözlemleyebildiğimiz kadarıyla fenerbahçe camiasınca kabullenilebilmiş olması ve camianın bağrına basılabilmesidir. spor ahlakıyla kesinlikle bağdaşamayacak bir hareketi sergilemiştir kendisi. maçın heyecanı ve stresiyle bu tip bir hareketi keskin sirkenin kübüne zarar verdiği gibi yapmak ayrı birşeydir (bugün bazı gazetelerde liverpool manchester utd maçından bir örnek sunuldu ancak bu bağlamda farklıdır o örnek) bu hareketi defalarca tekrarlamak, 4 parmak derinliğinde bir çukur açmak, sonrasında hakeme gidip topun çukura iyice düşürülmesi yönünde itirazlarda bulunmak ayrı birşeydir. sinirle o anki heyecan ve adrenalinle bir adamı çekip vurmak ayrıdır, günlerce bir cinayet planlayıp, sonrasında bir katliam gerçekleştirip, cesetleri imha etmek için bir organizasyonda bulunmak ayrı birşeydir.

bilica topçusunun yaptığı, organize ve pişmanlık duymadığı bu hareketleri kronolojik olarak sıralayalım:
- penaltı pozisyonuna sebebiyet ver
- bu esnada derhal gidip penaltı noktasını kramponon çivileriyle kazı (tek bir hamle değil, 6-7 defa)
- sessizce kenara çekil
- penaltı noktasını hakem düzeltmeye çalışırken ve rakip futbolcu topu düz bir zemine yerleştirmeye çalışırken gidip müdahalede bulunarak topun çukura düşmesini sağla
sonra da bütün bunlar olmamış gibi oyununa devam et.
ayrıca maçı izlerken özellikle dikkat ettim, hakem kartının gösterirken kazmak tekmelemek gibi eylemlerden ötürü değil, penaltıyı gerektiren hareketin gerçekleştiği bölgeyi göstererek sarı kartını çıkarttı (atilla gökçe bütün iyi niyetiyle aksini yaptığı yazmış)

bunun dışında saç çekmeler, kırmak sakatlamak maksatlı hareketler, dirsek atlamak vs zaten maçın gidişatı içerisinde gaaayet normal ve olması gereken şeylermiş gibi algılandığından belezoğlu ve lugano isimli topçulardan detaylıca bahsetmeye gerek yok.
ancak, bilica'nın bu hareketinden sonra, saygı duyduğumuz rakibimiz fenerbahçenin, camiası ve yönetim organlarının kararıyla bilica'yı cezalandırması gerekmekte, beklenmektedir tarafımızca. maçın sonucunu etkileyen bu hareketten sonra federasyonun bilicaya veya kulübüne herhangi bir ceza vermesini beklemiyoruz, dediğimiz gibi, kendilerine zerre güvenimiz bulunmamakta. ancak maçın ve ligin sonucuna tesir etmediği halde spor ahlakına yakışmayan bir hareketinden sonra beşiktaşlı bir sporcuya ceza verilmişti (p nouma) bunu hatırlatırız.

ahlak, saygı ve haysiyet yoksunu bir kişi türk sporunu daha fazla lekelememeli, bu sinsi yılanın başı şimdiden ezilmeli, bilica isimli topçunun lisansı tamamen iptal edilerek futbolu bırakması sağlanmalıdır.

bu spor ahlakı ve rakibine saygı duymaktan yoksun, bütün çirkeflikleri yapabilen ve bunları organize bir şekilde eyleme döken, üstelik bunun benzerlerini maç boyunca defalarca yerine getiren (sakatlama maksatlı hareketleri de oldu bu kişinin) bu tip vasıfsız bir topçuyu nasıl olup da ezeli rakibimiz olan fenerbahçe camiası taraftarı ve yönetiminin bugün halen bağırlarına basabildiklerine şaşıyorum doğrusu...

bu kişiliksiz topçunun lisansının ve futbol yaşantısının bir an evvel sonlandırılmasını canı gönülden istiyor, bekliyorum. ahlaklı ve terbiyeli sporcuların yetiştirilebilmesi için atılması gereken bir adımdır bu!

bahsedilmesi gereken bir diğer hususun altını da çizmek lazım:

şükrü saracoğlu stadının deplasman tribününe gitmeden yorum yapmak zordur. rakip takım taraftarı olarak girdiğiniz tribünde, tam da gözünüzün önünde maç boyunca sizi kışkırtmaya çalışan, bütün işleri gelen misafir takım seyircilerine küfretmek, hakaret etmek ve onları kızdırarak onlardan ağır küfürler ve hakaretler duymak olan, çok ilginçtir ki bundan inanılmaz bir keyif alan bir grup yaratık söz konusu. bu yaratıklar nasıl oluyor da kendilerine ve normal insanların kutsal bildiği değerlere küfredilmesinden zevk alıyorlar anlaması güç. aslında çok da güç değil, mazoşizm denen birşey var. ancak bu yaratıkların kışkırtmaları o denli fazla ve sinir bozucudur ki, sizden yaklaşık bir 20 metre ilerideki bu yaratıkları toplumdan nasıl temizleyebileceğinizi maç boyunca düşünür durursunuz. futbolda şiddet ve holiganlık varsa ve bu temizlenmeliyse öncelikle insanları insanlıktan çıkartan ve kışkırtmanın çok daha ötesinde farklı bir boyuta sürükleyen bu vatandaşlar rehabilite edilmelidir. rehabilite edilmesi gereken bu mazoşist grubun nasıl eylemlerde bulunduklarını da saracoğlunun misafir takım tribününe girmeyen kişiler bilemez anlayamaz.
ancak, ANCAK, normal bir insan ne kadar kışkırtılırsa kışkırtılsın, ne kadar fitili ateşlenirse ateşlensin, ruhsal sağlığı yerinde olan bir insan resimde görünen eylemi gerçekleştirmemeli. hele hele bunu beşiktaş atkısıyla, beşiktaşlıların doldurduğu bir tribünde, ve beşiktaşın renklerine bürünmüşken gerçekleştirirse karşısında gerçek beşiktaşlıları bulmalıdır. bu yakışıksız, beşiktaş forması üzerindeyken yapmaması gereken eylemlerinden ötürü kendisini kınıyoruz.
her ne kadar 20 metre ilerisindeki insan sıfatlı yaratıklar rehabilite edilmeli, şayet düzelemiyorlarsa toplumdan dışlanmalıysa, bu şahıs da şiddetle kınanmalı ve yapmış olduğu bu çirkin ve ahlaksız hareketten ötürü en ağır cezayı alarak müsabakalardan men edilmelidir. yetkilileri göreve çağırıyoruz!

1 yorum:

asidiktesir dedi ki...

mevzu bahis taraftar olayının gözlemci notları

http://eksibesiktas.blogspot.com/2010/04/kadkoyden-ckmak.html