yetmez demirören?

24 Kasım 2009 Salı

sayın başkanımızın dün akşam bir televizyon programındaki açıklaması şu şekilde:

"orda dönen belli bir grup, zaten orda dönen belli grubun stadın çoğu tarafından ıslıklandığını biliyorum. ayrıca herkesin atladığı birşey var, ilk başta başlayan grup, bana gelen bilgilerle, 'yetmez demirören' diye bağırdı. o da yanlıştır, beşiktaş taraftarının tek bir görevi vardır, takımını desteklemek. kongre kongrede biter."

başlayan tezahurat ıslıklanmıştır, evet; bunu yapanlar da "bozmayalım şu güzel ortamı" mantığıyla hareket etmişlerdir. ortamın güzelliği tartışılır. ayrıca unutulmaması gereken, stadın çoğunluğunun beşiktaşlı değil fenerbahçeden nefret edenlerle dolu olmasıdır. bu tip kişiler için beşiktaşın geleceği veya mali-idari-sportif durumu önemsizdir, önemli olan beşiktaşın fenerbahçeyi nasıl ne şekilde yendiğidir.
herkesin atladığı şeyi bizler de atlamışız, tezahuratın "yetmez demirören" şeklinde başladığını ilk defa duyuyoruz. burada sayın başkanın yanlış bilgilendirildiğini düşünüyoruz. veya kendisine bilgi veren kişilerin yakından gelen sesleri, yani numaralı tribündeki hediye biletli kişileri duyduğunu düşünüyoruz.
yeter veya yetmez demenin yanlış bir tarafı yoktur. hele hele, yeter veya artık istifa edin şeklindeki düşünceleri dile getirmenin karşılığı bu kişileri dövdürmek, kadın çocuk ayrımı yapmaksızın, cürum işleme maksadıyla oluşturulan ve azmettirilen çete tarafından, linç ettirmek değildir. beşiktaş taraftarının görevi takımı desteklemek midir yoksa kulübünü desteklemek midir?
eğer büyük camia olduğumuz düşünülüyorsa, bu camia 'elit kitle' benzeri, belirli bir zümre tarafından kör bir şekilde şiparişlerle yönetilmemelidir. kongrenin idari yapısında tam ve bağımsız demokrasi sağlanmadan da taraftarın kongreye olan güveni beklenmemelidir. tribüne salınan çetenin divan kurulu veya genel kurul üyelerini tehdit etmediğini veya etmeyeceğini bilemiyoruz.
işleyişle ilgili aksaklıkları görüyorsak susmamız ve kongreye boyun eğmemiz mi gerekmekte? yönetimdeki yanlışlıkların tespitinde hatalarımız varsa buna olan itiraz, taraftarın görevinin sınırlarını belirlemek midir yoksa taraftarı aydınlatmak mıdır? halen divan kurulundan onaylanan mali tablodaki borçlar açıklanamamışken neyin sınırlarını ne hakla çizmektesiniz?
taraftarın bir görevi yoktur, niyeti vardır, ve niyeti doğrultusundan ortaya koyduğu eylemler olabilir. toplumsal reaksiyonlara tepkiler küçümseyici ve cam kafes içerisinden olduğu müddetçe, bağımsız ve hür bir idareye inanamayız.
bizler, fikri hür, vicdanı hür nesiller olarak; sevip gönül verdiğimiz beşiktaşın bütün branşlarındaki takımlarını desteklediğimiz gibi, idari veya etik yapılanmalardaki aksaklıkları ve bozuklukları da gördüğümüzce, bildiğimizce, anladığımızca izah edip bu yanlışlıklara itiraz hakkımız olduğunu düşünüyoruz.
sayın başkanımızın, kamuoyu vicdanını ve fikrini hiçe sayarak büyük bir hata yaptığını düşünüyoruz. beşiktaşın bir bütün olarak desteklenmesini ve "adam, sen de" tarzı vurdumduymazlıklara düşülmemesi gerektiğini inanıyoruz.
önümüzdeki kongrede yapılacak olan seçimde desteklediğimiz herhangi bir aday mevcut değildir. sayın başkanımızın karşısına şu zamana kadar bizlere ümit veren bir rakip çıkabildiğini de düşünmüyoruz.
"yeter" derken kastettiğimiz sen değil başkası gelsin şeklindeki bir zihniyet değildir. "yeter" derken kastettiğimiz, beşiktaşın değerlerine sahip çıkılması, yapılan hatalardan sonra şerefli bir hareket sergileyerek bırakmaktır.
gelenin, gideni aratabileceğinin, veya gitmesi beklenenin hiç gidemeyebileceğinin farkında olsak da, fakirhanemizde umut ekmeğinin kırıntılarıyla doyuyoruz. belki diyerek selamlıyoruz yeni'yi ve yeni'ye dair olabileni.
talihsiz açıklamalar ve sorumsuzluk örnekleriyle sürekli eleştirdiğimiz yönetim kurulu üyelerinin doğru icraatları olduğunda buradan tebrik etmedik mi? doğruyu da yanlışı da ayırt edebilecek kültür ve bilgi seviyesindeyiz. deneyim konusunda eksiklerimiz olsa bile, bizden daha deneyimli ve bilgili olan kişilere saygı duyabilecek de erdemdeyiz. bütün bunların ışığında, kongreyi etkilemeye çalıştığımız, kişisel veya grupsal bir kin nefret ve haset beslediğimiz, veya birilerini desteklediğimiz düşünülmesin.
kişilerin veya maddi değişimlerin gelip geçeceğinin, ancak ne yazık ki kazanılan itibar, kurulan etik ve ahlaki değerler, inşaa edilen kültürel değerlerin yenisinin gelemeyeceğini ve zarar gördükleri takdirde onarımlarının güç olduğunu biliyoruz. bu nedenle kişileri değil, yönetim kurullarını veya üyelerini değil, beşiktaşı düşünüyoruz.
neydi? derdimiz tasamız beşiktaştı, ancak, herkesten farklı olarak, sadece beşiktaş, her yönüyle beşiktaş...

1 yorum:

ergin aslan dedi ki...

çok iyi bir yazı olmuş. Tebrik ederim...