ArmaAşkına

1 Kasım 2009 Pazar

biz bu beşiktaşı makam aşkına sevenler gördük, alkol için sevenler, ortam için sevenler... kızlar aşkına erkekler merakına aramıza girenler gördük, gırgır şamata için veya şan şöhret için... iki kelimeyi bir araya getiremeyip küfürlere olan aşklarından aramızda olanlar gördük, beşiktaşı sadece futbol sananlar gördük...
bazılarıysa gözünü budaktan esirgemedi, taşın altına elini sokuverdi. yakışıklı delikanlılar veya güzel kızlar değillerdi ama hiç bir eziyet görmüşlükleri veya kaybetmişlikleri de yoktu. sabahlara kadar pankart boyadı bazısı, bazısı beşiktaş için okulunu uzattı, bazısı ekmek almaya parası yokken deplasman kovaladı, bazısı delikanlılığıyla övünenler içindeki değişik kimliğiyle en delikanlı olabildi, bazısı kalp rahatsızlığı olduğu halde kalbini beşiktaşa teslim etti, bazısı yılmadan dostları için mücadele etti, bazısı kimsenin sergileyemeyeceği mertliği, yiğitliği ve emeği sergiledi...
dost meclisimize güvenip bir bez aldık. dört yanımız puşt zulasıyken sıyrılıp elimizi yüzümüzü yıkadık. yere serdik bezi, tertemiz bembeyaz bezi, kestik biçtik, ölçtük tarttık; başımız tinerden dönene kadar boyadık yapıştırdık diktik, bir pankart yaptık!
bizim pankartımız bizim sevdamızı anlattı:
"Arma Aşkına"
yaptığımız işle övündük, gurur duyduk; çok beğenilince yenisi çevrilen bir film gibi başa sarmadan aynı temayı bir daha işledik:
"Arma Aşkına Saldır"
işe güce boğulunca mola aldık, filmin 3.sü için zaman kollayarak "Kara Kartal" için imkan bekliyoruz.
bu esnada başka sevdalarda teselli bulanlar istediklerini yapsınlar; tek ricamız bize engel olmasınlar! 100 metre beze yazarız, gözlerine gözlerine sokarız ama anlamazlar belki ama:
"gölge etme başka ihsan istemem senden!"
sizi kovmadık, rencide etmedik, deşifre edip ele güne rezil etmedik, bir ıssız sokakta kanlar içinde bırakmadık. helalleştik ve çekildik.
daha ne?
derdiniz ne?
bizimkisi beşiktaş! ancak herkesten farklı olarak, her yönüyle beşiktaş, sadece beşiktaş! sırf bu yüzden, arma diyoruz, aşk diyoruz... kumar, içki, alem, şamata vs değil derdimiz. dostlar meclisimizle, sonuna kadar güvenebildiğimiz arkadaşlarımızla beraber; beşiktaş için düşünüp emek sarfediyoruz.
ve her engellemeye kalkışana, hoşça gülüyoruz, geçiyoruz...
derdimiz tasamız beşiktaş olunca huzursuz ediyor mesela bazılarını, o yüzden soruyoruz dertleri ne? küçük dünyalarından asılsız iftira edenler, suç bildirdiklerini kendileri çok daha önceden bütün bunlar suç iken yerine getirmediler mi? eşkıya dünyaya hükümdar mı oldu?
yüreğindeki sevdaya değil, cebindeki paraya güvenenler; aç karnımızı doyurmadan yaptığımız pankartlarımızı, tinerinde eterinde gözlerimizi kararttığımız zulamızı küçümsemesinler.
derdimiz tasaım beşiktaş derken, kenyada ölen kediyi bize maledenler; psikiyatrik yardım alıp paranoyadan ve şizofreniden sıyrılsınlar... zira akl-ı selim bir tartışma ve fikir alışverişi yapılamaz...
nefret edilecek kişiler ve icraatlar gördük, sabır gösterdik; şerefsizlikler gördük, büyüklük gösterdik; yolumuza engel olmaya çalışıldı, inat sergiledik... yaralanmış yavrular, kaşıyorlar... yarasını dostuna göstermemeyi öğrenmemişler, kaşıyorlar ulu orta meydanda.
teke tek kalınca el pençe divan, önlerini ilikleyenler; klavye başına geçince aslan kesiliyorlar...
işte o yüzden:
edeb ya hu!
engel olmayın, beşiktaşla ilgili güzel olduğunu düşündüğümüz tertemiz fikirlerimizi, icraatlarımızı; yani pankartlarımızı engellemekten vazgeçin. derdimiz kimse değil, beşiktaş! gerçi anlamıyorlar bunu ısrarla, dertleri hiç sadece beşiktaş, her yönüyle beşiktaş olmamış ki...
ettik mi cahil ile sohbet, küstürdü mü?
işte bu yüzden, bu son nokta, bu son kelam ulu orta, bu son satır burada! bundan kelli, yüzlerine yüzlerine engel olanların, bizim üzerimizden ajitasyon yapanların...

0 yorum: