anarşi mi? o da nereden çıktı ki şimdi?

19 Mart 2010 Cuma

bursada, ligin ilk yarısında diyarbakırsporla oynanan maçta tribünde olaylar yaşanıyor. en güncel veriler 10larca yaralı ve gözaltı şeklinde. basın yayın organlarında zerresiyle yer bulamıyor bu hadiseler, zira olayları çıkartan diyarbakırsporlu taraftarlar değil, bursasporlu taraftarlar. bursasporlu taraftarlar maç boyunca terör estirip, diyarbakır kulübü ve taraftarlarını teröristlikle suçluyor. üstelik bu suçlamayı yapan sadece bursasporlu taraftarlar değil, bütün basın yayın organları, ve çok daha üzücüsü, türkiye futbol federasyonu. federasyon bu maçta yaşanan olayları son derece normal, yerinde, ayarında, gerekli falan saydığı için galiba, bursaspor kulübü cezasız ve sırtı sıvazlanarak sıyrılıyor işin içinden.
fenerbahçeyle diyarbakırda oynanan maçta yaralı ve gözaltı olmamasına rağmen 2 maç seyircisiz oynama cezası uygun gören federasyon, onca küfüre, ırkçı tezahurata ve adil olmayan suçlamalara rağmen bursaspor kulübüne bir tek plaket vermiyor.
adaletin bittiği, hak ve hukuk kavramlarının tükendiği yerde anarşi başlıyor! düzen, kurallar, yasalar, talimatlar, artık adları her ne şekilde boyandıysa bunların, başkaldırıyla ve isyanla karşılaşıyor. diyarbakırda oynanacak olan maçtan önce bursasporlu taraftarların şehre gelişi yasaklanıyor ve böylece bursaspor bir şehirden daha men ediliyor, federasyon tarafından değil, emniyet tarafından.
bağıra çağıra neler olacağı önceden ilan edilen maç için önlem alınmaması bir yana, bursasporun futbolcuları bu linç girişiminin ortasına altın tepside sunuluyor. maç ancak 17 dakika devam edebiliyor ve bir anda türkiyenin sıcak gündem maddelerinden biri halini alıyor. saha taş yağmuruna tutuluyor. tribünü, taraftarı ve toplum psikolojisini bilmeyen basın mensuplarınca, hariçten gazelcilerce ve en acısı da federasyon tarafından olayların sorumlusu halk olarak gösteriliyor. işin dayandığı noktanın adaleti bitiren ve anarşiye sebebiyet veren federasyon olduğu, olayların diyarbakırspor kulübü desteği olmadan bu raddeye gelemeyeceğini kimse düşünmüyor, daha doğrusu düşündüğü halde söylemek istemiyor.
futbol toplumdur, futbol hayattır diyerek ortalıkta davul zurnayla dolaşanlar hayatın tam içinden bu fotoğraf karesinde yalan ve yanlış tespitlerle bilgi kirliliğine neden oluyorlar. suçlu toplumun yeşil kırmızı kesimi, masum olan ise yeşil beyaz kesimi!

amerikada bir otobüs beyazların ve siyahların yaşadıkları iki ayrı mahalle arasında yolcu taşıyor. otobüste bir gün siyahlar ve beyazlar arasında kavga çıkıyor. otoüsün şoförü herkesi aşağı indirip karşısına diziyor ve nutuk atıyor: "yahu, derdiniz ne sizin kardeşim? renginiz mi sizi böyle gırtlaklayacak kadar nefrete sürükleyen? bundan böyle siyah da yok beyaz da! hepiniz yeşilsiniz işte o kadar!" bu esnada hepsi başlarını öne eğip otobüse geri binerlerken şoför sesleniyor: "yeni bir kavgaya tahammülüm yok! o yüzden; açık yeşiller otobüsün önünde, koyu yeşiller otobüsün arkasında dursunlar artık!"

hükümet, ülkemizdeki zencilerin ve beyazların hepsini yeşil ilan etme telaşındayken açık yeşiller ve koyu yeşiller arasındaki ayrımcılığa devam ediyor. yeşil kırmızıyı eziyor, yeşil beyazı koruyor; sonra yeşil kırmızı kendi adaletini kendisi savunmaya kalkışınca daha beter eziyor. be hey hükümet, be hey federasyon; sağlasaydın adaleti? yıllar evvel antep belediye başkanına "madem eşitlikten yanasın bre p... gönder avradını da eşitlik sağlansın!" diyen zihniyetin güzel evlatları, size yanlış öğretilmiş bu eşitlik kavramını! eşitlik nutuklar atıp sonrasında koyu yeşil açık yeşil ayrımı yaparak sağlanmaz, eşitlik eşit mesafe koyarak, insanları kayırmayarak sağlanır!

sonrasında olimpiyat stadında sahaya dalıyor diyarbakırsporlu taraftarlar, belediyenin topçularını kovalıyorlar, hakemleri kovalıyorlar... komik, istanbul valisine göre kaçmamaları gerekirdi ama neyse... sonra herkes, hükümetinden vekiline, federasyonundan basınına kadar herkes şunu soruyor: bu olayları kim örgütledi, kim tertipledi?
bu olayları tertipleyen, yardım yataklık etmekten de öte, failleri koruyan saklayan ve mağdurları fail haline getiren federasyonun ve memleket siyasilerinin ta kendisidir!
işin bir diğer üzücü kısmı ise mağdurları katil yapan, fail eden bu sistem artık ne yapacağını kendisi de bilmemektedir, zaruri olarak failden katil yaptığı diyarbakırsporu artık koruma yolunda adaletin içine etmekte, böylece yeni katiller yeni failler ortaya sürmektedir!
türkiyede futbol sistemi çökmüş vaziyettedir diye ağlayıp sızlamaya gerek yok, deve ürüyor, kervan da yürüyor. bunu bu hale getiren ve federasyonlara bu rahatlığı sağlayanlar kukla pozisyonundaki bizler, yani taraftarlarız! hala salak gibi adalet beklemekte, hala salak gibi kimsenin kayırılmamasını istemekteyiz!
bu memleketin basketbol federasyonu da aynı, futbol federasyonu da... ikisi de eşit yaklaşmaktan ve düzeni sağlayabilmekten aciz, kendiyle çelişen kararlar veren, ve maalesef istifa ederek bu işi biraz olsun yapabilecek kişilere yer açmayı düşünecek kadar gururlu ve vasıflı olmayan kuruluşlar, kişiler vesaireler...

bundan sonrası için karamsar olmamak işten bile değil! şimdiye kadar ne kışkırtmalara şahit olduk... tribünlere el hareketi çeken küfreden sporcudan tutun da tribüne taraftarı dövmek için dalan sporcu bile gördüm! ama taraftarın sahaya indiğini hiç görmedim... çünkü böyle bir vukuatın cezasının öyle saha kapamayla falan kalmayacağını herkes adı gibi bilir, bütün kinine nefretine ve hatta adrenalinine rağmen bu tip bir olaydan uzak dururdu. şimdi insanları nasıl durdurabileceksiniz?
ancak artık emsal teşkil edebilecek bir karar verildi, ve trabzonspor harici bir takımın taraftarı sahaya inerse ve sporcuları ve veya hakemleri dövmeye kalkışırsa saha kapama cezası verilir, eğer deplasmandaysa yeterli önlemi alamadığı için ev sahibi takıma da para cezası verilir dendi. e sen şimdi kimi nasıl durdurabileceksin?
ben bir çözüm sunayım: tel örgüler!
olayı bu raddeye getirdi futbol federasyon...
tebrikler...
veya basketbol maçlarında da artık sahaya inebilir taraftar, yakaladığını indirebilir. bir yaptırım yok karşısında? neden aramaksızın rakip takımın taraftarına saldırıp kadınları ve çocukları linç edebilir, onları emniyet durdurmuyor veya sonrasında kulüplerine bir ceza gelmiyor çünkü! emsalleri var, olur mu öyle şey demeyin!
bu raddeye getirdi basketbol federasyonu....
tebrikler...

elbet farkındayız, masum değiliz hiçbirimiz, bu günah hepimizin ve cezasını da hep beraber çekmemiz lazım... ancak, ibrahim demirsay'ın yazdığı gibi, kimse elinin kirini başka yere silmesin!

şayet tel örgü konacaksa, önce federasyonların yetkililerine, adaleti yıkan bu şahıslara tel örgü konsun!

0 yorum: