acımadı ki...

1 Şubat 2010 Pazartesi

öyle mutluyum, öyle heyecanlıyım ki...
içimde pır pır eden minicik kuşlar, sevgi pıtırcığı oldum! nanet olsun içimdeki mazoşizme!

beşiktaş iyi de gider kötü de... beşiktaş maç da alır maç da verir... iyi şeyler olunca zaferler kazanılınca bi duygu vardır insanda, sarhoşluk gibi; kötü gidince işler, hani kartal yara alınca, sanki bir çocuk sokakta düşmüş de dizini kanatmış gibi ilgilenesim, elinden tutup kaldırasım, "acıdı mı?" diye sorasım gelir... bir şefkat bir ilgi doğar içime... ve bundan ötürü de ayrı bir mutlu olurum...

bugün kötüydü, tarihe kara bir leke olarak geçmeliydi!
"birlikten güç doğar" felsefesiyle birlik olan ve sadece güçlü olup sevdiğinin dizginlerini elinde tutmak için onurunu da şerefini de ayaklar altına alabilecek dernekleri ve taraftar gruplarını gördük.
suyun başına kurulanları gördük, boş testisini (testi) doldurmak için suya yanaşanlar için reçeteyi gördük: yıllarca muhalefet et, rezil etmek için çabala. zamanı gelince biri yaklaşıp sana "birader ver hele testini de dolduralım suyu" diyecek ve karnı en şişkin sen olacaksın! en sağlam sen doyacaksın!
bugün gördük geçirdik birçok şeyi... şimdi ne söylesek ki?
değişim şimdi diyenlerin eski tas eski hamam olduklarını gördük! açılan her sandıktan sonra "zaten bunlar divan zaten bunlar şu dernek bu dernek şu kesim bu grup" lafları işitildikçe beşiktaşın başkanını seçen demokrasi içinde satın alınıp da ederi görülmeyen oyların nasıl kolayca tespit edilebileceğini gördük!

sayın başkanın makamını korumasını istememizin sebebi borçlandırması değildi, beşiktaşın itibarını zedelemiş olmasıydı. sonrasında değişim zamanı diyen kişilerin yetersiz olduğunu da dile getirdik...
olmadı, olmaz da...
şu sürünceme hep yaşandı ve dile getirdik:
beşiktaş taraftarın mı
beşiktaş sevenlerinin mi
beşiktaş kongrenin mi
beşiktaş yönetim kurulunun mu
beşiktaş başkanın mı
beşiktaş başkanın babasının mı?
kimin lan bu beşiktaş?
anladık kiminmiş... anladık ki bizim değilmiş!

yaralanmış bugün kartalım, daha doğrusu yaralıymış ve kangren olmuş kanatları da bugün tüylerinin üzerine yağmur düşünce gözümüze çarpmış...
şimdi içimde bir ilgi, bir şevkat...
ve aklımda zeki demirkubuzun sözleri:

"oglum bekir dedim kendi kendime. yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydasi yok. kaderin böyle. yol belli. eg basini usul usul yürü simdi."

eğiyorum başımı, bildiğim tek yol beşiktaşı desteklemek beşiktaşla ilgilenmek, ve usul usul yürüyeceğim şimdi!

sen benim değerli sevdiğim; umutlarım gibi, hayallerim gibi güçlü olacaksın özgür olacaksın! ve bizimle, yani sevenlerinle birlikte olacaksın! isyan ettim ama faydası yok kartalım, kaderimizde elbet özgürlük olacak ama zaman var daha... yolum belli kartalım, eğip başımı usul usul yürüyeceğim gölgende...
iyi olacaksın, kanatlarını açıp göklere süzüleceksin, sana zincir vuranlardan kurtulacaksın, özgür olacaksın...
biraz sabır küçük çocuk, biraz sabır... ama unutma: "Allah'ın koyduğu yerde KARTALLAR DAİMA YALNIZDIR"

küçük çocuk; dizin acıdı mı?

dib not: şu kongreler de olmasa akatları bilen eden olmayacak... bi dahaki kongre lütfen sebada ve akatlarda aynı anda yapılsın. veya köyden gelenler sebada kalsın da yönetim kurulu üyelerimiz de seba salonumuzun yerini öğrensinler... lütfen lütfen lütfen...

1 yorum:

adamadama dedi ki...

''ama sen dur, sen umutlarını katık et yastığının altında sakla ben gibi. sen büyüksün, ölemezsin...
sen baba parasıyla alınan oyuncak değil, sen evlada miras bırakılacak bir servetsin! gün gelir, alır başımızı gideriz hepimiz, kuşlar da gider...
sen dur kartalım, az daha sabır...''