‘sevgi özgürlük ister’
Dilediğince anlatabilmeyi, susabilmeyi, haykırmayı, yeri geldiğinde öfkelenmeyi, yeri geldiğinde ağlamayı…
Her şeyi uçlarda yaşamak ister belki de. Ölümüne sevmeyi ama sonsuza dek onu sevebilmek için yaşamayı… Bu tezatlar içinde varlığını sürdürmeyi…
Bir kısıtlama olacaksa da kendi döngüsü içinde olsun ister. Çevresinden etkilenmek istemez. Her hangi birinin, bu habitatın dengesini bozmasını istemez. Direnir tüm dış etkenlere; popülasyon yoğunluğundan baskı yese bile.
Sevginin dünyası iki kişilik bir sonsuzluktur çünkü. Bermuda şeytan üçgeninin sınırlarına dâhil edilemez örneğin. Ya da uzaydaki iki noktadan bir doğru geçer gibi kurallarla çerçevelendirilemez. Kim bilir bir uzayı yoktur belki de.
Beşiktaş bizler için tam da böyle işte.
Hani küçük bir çocuk açar kollarını sevgisinin büyüklüğünü göstermek için. Ya da zengin bir adam sevdiğine sevgisinin büyüklüğünü; jetin arkasında uçan bir yazıya eşlik eden bir pırlantayla gösterir. Ya da fakir bir genç biçare dolaşırken sokaklarda aşkını gizler dilindeki türküye ya. Bizim için bir sınır bir tarif yok bu aşkı yaşamada.- Ki zaten sen bu blogta bu yazıyı okuyorsan, arife tarif gerekmez deyip anlamanı beklerim susarak.-
İşte bizler bu ezel ve ebedilik arasında yaşarken aşkımızı bizden özgürlüğümüz kısıtlamamızı istiyorlar şimdi.
Korkarak susmamızı…
Korktuğumuz için bağırmamızı.
Susmazsak başımıza gelecekleri gösterdiler ya bir kere. Bir kere endişe düştü ya aklımıza, yüreğimize. Saltanatlarını sonsuza dek sürdürebileceklerini zannediyorlar şimdi.
Aşkımızı özgürce yaşadığımızı kavrayamamışlar zira. Onların emir komuta zincirindeki kopuk halkanın biz olduğumuz gerçeğini anlayamadıkları gibi. Şimdi bu ‘kopukluk zinciriyle’ idame ettirmeye çalışıyorlar paraya giden yollarını.
Bizse bekliyoruz; bu ateşte yanmak için sıramızın gelmesini.
Düşünme yetimizi kullanıp susarak bekliyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder