Bekleme Odası

9 Haziran 2010 Çarşamba


Bütün ayrılıklarım sonbaharın aksine hep mayısta oldu benim, bütün sevinçlerim,bütün hüzünlerim.. Ciğerlerim temiz hava yerine özlem dolmaya başlardı her mayıs ve hiç bir yaz güneşi yakamazdı tenimi, bu aşkın,içime bir bir düşen bu hasret tohumlarının canımı yaktığı kadar..

Her sezon başı sezon sonunun geleceğini bile bile bırakırdım kendimi bu sevdanın kucağına ve her sezon sonu sezonun başlayacağını bile bile bırakırdım kendimi hasretin kollarına..

Sizin hazan mevsimi dediğiniz benim en bereketli mevsimim oldu bu yüzden hep, sevdiğim yanımdaydı çünkü..Her hafta sonu onu yaşamak, her hafta sonu ona gitmek ve bütün bir haftayı bu heyecanla geçirmek.. Benim aşktan anladığım buydu.. Karşılıksız, koşulsuz.. Çare yoktu belki bu aşkın ızdırabına ama çare arayan da hiç olmamıştı. Ölesiye sevdik dedik ya.. Tam olarak karşılığı buydu..

Ve şimdi yine yeni yeniden başka bir ayrılık mevsimi geldi çattı.. Sualsizce kuruldu gönlüme.. Yerini biliyordu, ses etmedik ikimiz de.. Sakince oturdu.. Bekledik.. Özlemiştik de sanki bu sukuneti.. Yorulmuştum bütün sezon olan bitenlerden, kavgalardan, gürültülerden.. Sesimi duyuramamaktan, duyursam bile anlaşılamamaktan.. Tahtına kurulan hasret bu yüzden huzursuzdu belki de.. Farkındaydı değişen şeylerin.. Yine de aldırmadı içimde büyüyen yangına. Usulca yer açtı kendine. Aşkımı dinlendirmeye gelmişti, belliydi. Bekle dedi.Sadece bekle.. Bekledikçe yüreğimin bileylendiğinin farkında değildi.

Şimdi onun mevsimi biliyorum. Susuyorum bu yüzden. Ona boyun eğiyorum belki de bilemiyorum. Kendimi bile bile, inadına, umarsızca esir ediyorum yine bu hasretlik dolu sevdaya.. Sadece bekliyorum.

Yırtılmış bir tül gibi” savrulsun, gelsin geçsin artık zaman..

0 yorum: