Beşiktaş'tan geçen panzerler

21 Ekim 2010 Perşembe






Fink' in Fenerbahçe kalesine gönderdiği füzesi, Ernst' in azmi ve mücadelesi, Aumann' ın şapkası, Münch' ün muhteşem ortaları, Hengen' in ''Türk Filmi'' tadındaki hayatı... Christoph Daum’un ilk döneminden bugüne kadar birçok Alman isim kadroya dâhil olsa da hepsinin bıraktığı etki olmadı. Kimisi performansıyla, kimisi de özel hayatıyla akıllarda kaldı.

Alman oyuncular, dünya üzerinde değerlendirilirken; hırslı, mücadeleci, istikrarlı, disiplinli ve makine gibi işleyen oyuncular olarak adlandırılırlar. Beşiktaş'ın bu oyuncular ile tanışması ise Christoph Daum, Karl Heinz Feldkamp, Hans Peter Briegel gibi Alman vatandaşı olan antrenörlerin takımın başında görev almasıyla oldu. O dönemlerden itibaren birçok Alman isim kadroya dâhil olsa da hepsi aynı etkiyi bırakamadı. Kimi performansıyla, kimisi özel yaşantısıyla hafızalarda yer edindi. Bazıları hala taraftarın zihnindeki yerini korurken, bazılarının ismi dahi zor hatırlanır oldu. İşte o isimler…

Fabian Ernst: “Alman Panzeri”, “Üstün Alman Teknolojisi” ya da “Yakıtı Tükenmeyen Otomobil”… İstediğinizi diyebilirsiniz onun için. Schalke’den, bir devre arası transfer hikayesi ile takıma dahil edildi. Genelde Ocak ayı transferlerinin başarılı olma oranı düşük olduğundan ilk önce temkinli yaklaşılsa da ilk maçından itibaren gösterdiği mücadele ve hırsla taraftarın sevgilisi oldu. Zor zamanlarda takımı ateşleyen, asla yılmayan, mücadelesiyle zihinlerimizde yer edinen Fabian, geldiği sene partneri Cisse ile oluşturduğu mükemmel uyumla dönemin teknik direktörü Mustafa Denizli’nin değişmezleri olurken, bu durum Bernd Schuster ile devam etti. Bu sene takıma Quaresma ve Guti gibi dünyaca ünlü yıldızlar gelse bile Fabian, Beşiktaş taraftarı için ayrı bir öneme ve değere sahip. Bunu da maç içerisinde kendisiyle kurdukları diyaloglarla gösteriyorlar.

Roberto Hilbert: Roberto Hilbert ismini ilk duyduğumuzda mutlaka herkesin aklına 2006/07 sezonunun Bundesliga'sı gelir. Alman Ligi'nde bir başarı öyküsünün yazıldığı o sene Stuttgart, ligi zirvede tamamlayıp şampiyonluk ipini göğüslerken, takımın en önemli parçalarından biri olan, dinamo görevi gören, bazen forvet kimliğine bürünüp zor zamanlarda takımına gol kazandıran bir isim olarak hatırlarsınız Hilbert'i. Bu sezonun transferleri arasında Guti ve Quaresma'nın yanında daha sönük ve sessiz bir şekilde aramıza katılan Hilbert, gün geçtikçe kalitesini, nasıl savaşçı oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Alman oyuncu, her takımın generallere ihtiyaç duyarken, aynı zamanda kendisi gibi askerlere de muhtaç olduğunu anımsatıyor. Kısa sürede takımın joker oyuncusu konumuna gelen Hilbert, şu ana kadar saha içerisinde gösterdiği istekli tavrıyla, takımı için terinin son damlasına kadar mücadele edeceği izlenimi uyandırdı.


Michael Fink: Çifte şampiyonluğun yaşandığı sene Fabian Ernst’in gösterdiği performansın ve bonservissiz olmasının nedeniyle Cisse’nin yerine orta sahaya takviye olarak transfer edildi. Henüz sezonun ilk maçında İBB’ye attığı golle kendini taraftara sevdiren Fink, vatandaşı Enrst ile iyi bir ikili oluşturarak geçen sezonun en az gol yiyen takımı unvanını Beşiktaş’a kazandıran isimlerden oldu. Sezon içinde istikrarlı ve mücadeleci oyununu oynadığı her dakikada sahaya yansıttı. Performansının zirve yaptığı maçlardan biri de İnönü’de oynanan Beşiktaş-Fenerbahçe maçıydı. Hem defansif olarak takımının en iyilerinden biri olurken, hem de hücumda takımına yardım etti. Attığı muhteşem golüyle performansının süslerken, takımıyla beraber unutulmaz bir derbi zaferine de imza atarak taraftarın gönlünde taht kurdu. Ancak her şeye rağmen Beşiktaş’ ta ki yabancı sayısı sıkıntısı en büyük şansızlığı oldu. Sezon başında sözleşmesi dondurulan Fink, Sivok’un sakatlanmasıyla tekrar takıma dâhil edilse de vatandaşı Bernd Schuster tarafında henüz kendisine forma giyme şansı verilmedi.

Sixten Veit: 2001- 2002 sezonunun Zübeyir Baya’dan sonra ikinci yabancı transferiydi. Geldikten sonra sadece 3 maç oynayıp ülkesine dönen Veit, Beşiktaş’ın o dönem yabancı transfer politikası olan “deneme- yanılma” yönteminin ürünüydü. Dönemin teknik direktörü Daum ile aynı ülkenin vatandaşı olmasının da etkisiyle transferi gerçekleşen Veit, futbola “Traktor Oberbobritzsch” ve “Geologie Freiberg” takımlarında başladı. Profesyonel futbol hayatına ise Vorwärts Leipzig takımında adım attı. 1995’te Hertha Berlin takımına transfer olan Veit, 1997’de Bundesliga’ya çıktı. 2001 yılına kadar burada top koşturan Alman futbolcu, aynı yıl Beşiktaş’a transfer oldu. Ancak Daum ve kulüp arasında yaşanan sıkıntılardan dolayı rahat olmadığını öne sürerek ülkesine geri döndü. Veit, Beşiktaş formasıyla gösterdiği performansıyla olmasa da transferinin gerçekleşmesi, kulüpten ayrılması ile Beşiktaş taraftarlarının hafızasında yer edindi.

Markus Münch: “Bir Alman oyuncu nasıldır?” sorusunun en güzel cevabıdır. Profesyonel, istikrarlı, çalışkan, güçlü… 80’li yılların sonlarında, 90’lı yılların başlarında doğan her Beşiktaşlı çocuğun, Beşiktaş forması altında izleyip, hayran kalacağı ender futbolculardandı. 7 Eylül 1972 doğumlu Alman futbolcu, Türkiye sınırından içeri ayak basmadan önce sırasıyla Bayern Münih, Bayer Leverkusen, Fc Köln, Genoa takımlarında oynamış ve “ Kariyerli Topçu” sıfatı ile Türk Futbolu’na tanıtılmıştır. Sol kanattan bindirmeleri ve adrese teslim muz ortalarıyla tribünlerdeki on binlerce Beşiktaş taraftarını ayağa kaldırmayı başarmıştır. Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra Borussia Mönchengladbach takımında oynayan Münch, futbolu Yunanistan’ın Panathinaikos takımında sonlandırmıştır.

Oliver Schaefer: Hans Peter Brigel zamanında takıma katılan Alman oyuncuların son halkası olan Schaefer, futbol hayatına VfR Allmannsweier takımının altyapısında başladı. Daha sonra Freiburg takımı ile profesyonel hayata adım atan Alman oyuncu, 1991’de Kaiserslautern takımına transfer oldu. Aralıksız 8 sezon boyunca bu takımın formasını giydi. 8 yıl içerisinde 2. lige düşmelerine rağmen 1998’de Bundesliga şampiyonluğu yaşadılar. Kariyeri boyunca Almanya dışında oynadığı tek takım Beşiktaş’tı. Bir sezon boyunca 20 maçta Beşiktaş formasını terletti ve ertesi sezon Hannover 96 takımına transfer oldu.

Thomas Hengen: 1999 yılında takıma katılan Hengen, Schaefer’den sonra bir başka Alman oyuncuydu. Ancak gösterdiği performans onun uzun soluklu bir Beşiktaş macerası yaşamasına izin vermedi. B.Dortmund takımından transfer edilen defans oyuncusu Hengen, takıma geldiği anlardan itibaren sorunlar baş göstermeye başladı. Bilinene göre nişanlısının yanına Almanya’ya dönmek isteyen Hengen’in sözleşmesi sezonun 10. haftasına varılmadan fesh edildi. Beşiktaş’ tan ayrıldıktan sonra ki hikayesi “Türk Filmi” tadında olan Hengen’de performansıyla değil, yaşadığı ve yaşattıklarıyla hafızalarda yer edinen oyuncu sınıfına dahil oldu.

Stefan Kuntz: Beşiktaş’ta o dönem esen Alman oyuncu furyasının bir parçasıdır. Gelmeden önce Bundesliga’da iki kez gol krallığı yaşamış ve Bundesliga tarihinin en çok gol atan 6. futbolcusu olmayı başarmıştır. 1991 yılında o dönemki takımı Kaiserslautern ile şampiyonluk yaşamış ve o şampiyonluğun en önemli mimarlarından biri olmuştur. Aynı yıl Almanya’da yılın futbolcusu ödülünü almıştır. 1994 Dünya Kupası ve 1996 yılında Alman Milli Takımı ile Avrupa Şampiyonası’nda yer almış ve Almanya’nın Avrupa Şampiyonu olmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Belki de dönemin kadro yapısı içerisinde en çok göze çarpan oyuncusu olması nedeniyle Beşiktaş taraftarlarının gönlünde yer edinmiştir. Beşiktaş’ta oynadığı süre içerisinde 9 gole imza atmıştır.

Raimond Aumann: 12 Ekim 1963 doğumlu Alman kaleci, futbol hayatına FC Augsburg takımında başladı. Daha sonra Bayern Münih’in kadrosuna dâhil olan Raimon Aumann, takımın dördüncü kalecisi durumundan iki yılda birinci kalecisi konumuna geldi. Kalede gösterdiği başarılı performansı sayesinde 1990 İtalya Dünya Kupası’nda Alman Milli Takımı’nın kalesini korumuştur. Aumann, Beşiktaş’a Bayern Münih’te 1982- 1994 yılları arasında yaşadığı 6 şampiyonluk apoletiyle geldi. Daum döneminde kadroya dâhil olan Alman kaleci, o sene yakalanan şampiyonluğa büyük katkı sağlamıştır. Bir sonra ki sezon sakatlıkların da etkisiyle gösterdiği performanstan dolayı eleştirilere maruz kalmış ve futbolu bırakmıştır.

Erhan Altıntaş-Serencebey Gazetesi Sayı: 49

0 yorum: