Hani siyahla beyazı ayıran çizgi vardır ya tam da onun yanındayım, uzansam ulaşırım belki beyaza ama engelliyor bir şeyler beni, elimi bile kaldıramıyorum. Üstelik yardım edecek kimseler de yok etrafta. Onlar da gömülmüşler siyahın zindanına. Bağırıyorum olanca gücümle ama nafile bu çığlıklar, yankısı bile gelmiyor geri, öylesine yalnız öylesine çaresiz çığlıklarım. Zaman akıp gittikçe karanlık daha da sıkı sarıp sarmalıyor ve daha da çok acıtıyor bu sevda. Karşı koymam gerektiğini biliyorum çünkü ve susmamam gerektiğini de… Damarlarımda dolaşan bu asiliğin de farkındayım… Ve tüm bunlara rağmen bana itaat etmem gerektiği söyleniliyor; itaat et ki zarar gelmesin Beşiktaş’a!
Oysa biz siyah ve beyazın çocukları olarak hiçbir zaman gri barındırmadık, ya siyahtık ya beyaz; ya ölümdük ya yaşam. Ve şimdi bana kalkmış diyorlar ki, sus belli etme rengini. Tüm inandığım değerlerimi yıkmaya çalışıyorlar ve bana yeni çerçeveler sunuyorlar, yepyeni görünen. Allayıp pullamışlar bu çerçeveyi… Ve yine allanıp pullanmış yazılarıyla dayatıyorlar kendi istediklerini. Oysa bilmiyorlar, belki de bilmek istemiyorlar, allanıp pullanmış her şeye karşıyız, biz mütevazılığı severiz baba hakkının, şeref beyin torunları olarak. Bu şaşaalı sözler sadece ardındaki kötülükleri saklamak için bir makyaj, bir maske. Ve o maske düştüğünde, tüm rezaletleri saklamak için kat be kat yaptıkları makyaj da olanları gizlemeye yetmeyecek. İşte o zaman gerçekten de anlaşılacak neler olduğu, nasıl kandırılmaya çalışıldığımız ve neleri görmezden geldiğimiz Beşiktaş uğruna.
Ve benden sükûnetimi devam ettirmemi istiyorlar. stadın dört bir yanı baz istasyonlarıyla çevriliyken, birileri bizi kanser etmeye bu derece büyük yemin etmişken, özkaynak arada kaynayıp gitmişken, pankartlar sorgusuz sualsiz sökülürken, fulya projesi birilerine peşkeş çekilmişken, bizleri taraftar kimliğinden çıkarıp seyirci kıyafetine sokmaya çalışırlarken, futbol takımı gelip giden futbolcularla, hocalarla yol geçen hanına dönmüşken, basketbol, voleybol ve bilumum diğer branş takımları parasızlıkla, ilgisizlikle yerle yeksan edilmişken; yani armaya gereken değer verilmezken… Medya maymunları, federasyonlar hepsi bize karşıyken ve bu durumda bile ısrarla basiretsiz kalınırken, içimdeki isyanı artık kontrol altında tutamazken, buna rağmen tribünler suskunken ve stattan yükselen tek yönetim karşıtı slogan bile alttan alttan bu yönetimden başka çaremiz olmadığını, onların ‘tek çare’ olduğunu dile getirirken ve gerçek protestolar susturulmaya çalışılırken... Profesyonellik kisvesi altına saklanarak, ‘beşiktaşın ve Beşiktaşlının’ ne demek olduğunu bilmeyen futbolcular alınırken… gündem değiştirmek için yeni yeni düşmanlar hedef gösterilirken..İşte tüm bunlar olurken bizden susmamızı istiyorlar! ve ben buna tahammül edemiyorum, hiçbir şey olmamış gibi davranamıyorum, üç maymundan değil üçü birden, herhangi bir tanesi olmaya bile niyetim yok!.
bazılarınıza göre ‘yersiz’ , bazılarınıza göre ‘baştan sona saçma’… ‘beşiktaş düşmanlığı’ ile suçlanıyor da olabilirim kimileriniz tarafından, öyle ya ‘birlik(!) olmaya’ en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz, üstelik birden parlayıp böyle bir yazı yazacak elle tutulur gözle görülür sebepler(!) de yok… bana göre öyle değil ama şu an şu dakika bile beşiktaşımızı mahvetmeye yönelik bir adım atıldığını düşünüyorum ve bu düşünce beni çileden çıkarıyor gün geçtikçe…
ne de güzel dile getirmiş nazım usta:
".............
sen yanmasan
ben yanmasam
biz yanmasak
nasıl çıkar
karanlıklar aydınlığa!
........."
Yangın Feryadı
4 Mayıs 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder