sarı-borsa

29 Nisan 2009 Çarşamba

kapımıza dayanan fener maçının biletleriyle ilgili muhtelif kınamalardır:

bilet fiyatlarını sene başından beri aynı eğride tutan, Halkın Takımı Beşiktaş sloganımızı yerin dibine sokan yönetim;
kongre fareliği, başkanın adamlığı, görüp de susmak, atkı yaptırmak vs gibi işlevleri; sinema tiyatro sergi, altın günü gibi faaliyetleri; bulunmadığı tribüne reklam amaçlı pankart asmak gibi işleri; ve resmi karaborsa yapmak gibi bir çirkinliği olan dernekler;
"ayda yılda bir şuradan buradan maça geliyorum, neyse veririz.. fener maçı sonuçta?" gibi bir mentaliteye sıkışıp kalarak dernek dışı karaborsacılara ekmek sağlayan taraftar kişileri; beşiktaşın bir tek derbilerinde orada olanlar; kalabalık ama küçük insanlar; borsanın hedef kitlesi;
çıyanlar, hainler, insanların sevgisinden veya nefretinden medet uman fırsatçılar, düzenbazlar; sarı rengi gördü mü hemen borsasını yapanlar; kara değil, sarı borsacılar;
borsayla yaşayıp tribünde zevk bırakmayanlar...
vesaireler, vesaireler...

hepinizi şiddetle kınıyoruz! o kazandığınız ama haketmediğinizi kendinizin de bildiğiniz paralar zehir olsun sadece size değil, size dair şeylere de...

size laflar hazırladık...

ama biliyoruz ki siz onları da kendi menfaatlerinize kullanacak kadar aymazsınız...

memlekette koyacak şey mi yok ulan? sarı saçlı manitana koyduğun gibi oku işte..
"karaborsacı bulsam
götten kanını alsam
ağzına burnuna sıçsam
öldürüp yere yığsam..."

kendimizle tezatız, böyle de hoş ve akıllıyız...

“beşiktaşlı olunmaz, beşiktaşlı doğulur;....” şeklinde bir dogmaya sıkışıp kalmışız. halbuki kimse doğustan birşeyleri sevemez. bir sebebi vardır. anasının gözleridir ilk sevgisi, babasına has “yiğitliktir” veya kardeşinde görür yabancılaşacak, paylaşılacak olan sevgiyi ilk. sonra dış dünyaya açılır birey, daha farklılarını tadar sevginin. gün gelir evladı olur ki tadı izah edilemez bu sevginin. arada bir yerlerde işte, bir taraf daha sempatik ve yakın geldiği için, veya diğer taraflar daha iğrenç geldiği için taraf seçer insan. veya “hepsi de aynı bokun soyu!” diyip tarafsızlığını ilan eder. siyasette de böyle durum, eş ahbap seçiminde de, takım sevgisinde de... taraf seçmek diye bir şey var, doğuştan bir taraf olamaz insan; şayet oluyorsa o, insan veya birey değildir ki zaten... ha ama sorsanız, neden bu tarafı seçtin diye, kimse de hatırlayamaz. biz tüme varım değil, tümden gelim yapalım sizinle? yakın zamanda stadımıza dayanan fener maçından ötürü bu satırlar. karnına sancı girecek olanlar ilişmesin serbest kürsümüze. kendimizce ve acizane durum tespitimiz en nihayetinde...

“yağmurlu bir günde görmüştüm seni!....”

uzaklara maziye gitmeyelim, hemen dibimizde bakın: ankaraspor kupa maçı, forman sahada, arman sahada, takımın sahada, ter ulan bu dökülen, bebelere balon değil etraftaki, emek ulan! ve yağmur nasıl bastırmış kaç günlük güneşten sonra, hava soğuk, bildiğin soğuk... bakıyorsun tribüne, boş! bildiğin boş... eskiden olsa üzülürüm, içim acır! ama seviniyorum onca senedir stadda yaşadıktan sonra; zira biliyorum, o gün orada olan iyi gün dostları değil, başka bir şeye nefret edenler değil, sadece beşiktaşı sevenler. bu işi sosyal aktivite olarak görenler değil, derdi tasası sahadaki takım olanlar. ve dakikalarca sürüyor yeni şarkılar yeni marşlar, eski sloganlar tezahuratlar! dakikalarca... sahi, “beşiktaşım benim biricik sevgilim” tezahuratının ardarda kapalıda coşkun bir asabiyetle söylendiğini en son ne zaman görmüştük? şu leylek sürüsü ne zaman uğramamıştı tribünümüze en son?... bir hayli zaman oldu... takım kötü oynuyor, takım yeniliyor, umurunda değil taraftarın dünya; görevim deyip vazifesini yerine getiriyor. tek terleyen o ayazda, sahadaki topçu değil; tribündekiler de terliyor o soğukta... insanlar, bazı insanlar, beşiktaşı dert edinmiş. başka bir renkmiş, başka bir takımmış, umurunda değil bu gibilerin. 2 haftaya bir maçına gidip, işaretli koltuğuna oturup, elinde bir şişe suyuyla maçı izleyen kitle değil bunlar. tıklım tıklım tribünlerin insanları onlar. orasında burasında anarşik çarşı yazanlar değil, o yazıyı giysilerinin altında emanet gibi saklayanlar onlar. rakibini mastürbasyon malzemesi olarak görenler değil onlar, rakip umurlarında değil yeter ki beşiktaşları yenilmesin. kaldı ki, diyelim ki yenilsin, bunda bile haz alabilen insanlar onlar. beşiktaşı beşiktaş olduğu için seven insanlar....

"....bi koysam kartal olsa...."

bu haftasonu oynanacak stadda, fener maçı. bilet fiyatının maşallahı var, en ucuz 70ten açılmış kalem, sanırsın saraçoğlu! amenna, helal hoş olsun... peki konumuzla alakası ne fener maçının? fener maçında tribünlere dikkat etmek lazım, zira bir gözlem imkanı aslında ilk kısımda bahsedilen beşiktaşlılarla farklarını tespit etmek açısından. kendimizce, acizane, bol hatalı bir tespit yapalım o halde şimdiden? tüme varmayalım, tümden gelelim evvela tüme varmak için. yağmur çamur, kar boran, afet fırtına, soğuk ayaz, çatışma savaş, hastalık vesaire bazı insanlara nasıl engel olamaz? çünkü bazı insanların tek derdi beşiktaştır. dakikalarca haykırır “beşiktaşım benim biricik sevgilim söyle senden başka kimim var benim seninle ağlarım seninle gülerim söyle senden başka kimim var benim!” bu esnada bazıları anlam veremez buna, hatta hadlerini aşıp manasız bulanlar bile olur. ama birazcık küfür geldi mi nasıl da tükürükler saçarlar... haddimizdir böylelerini aşağılamak. işte bu sebeble, itin götüne sokmak istiyorum, benim çılgınca sevdiğim beşiktaşımı sadece başka şeylere nefret ettikleri için benimseyenleri. bu tipler, bu yaratıklar temiz insanlar değildirler. içlerindeki nefret o denli büyüktür ki takım yenilince tribünün ona sarılmasını bilmezler. hemen küfretmeliler aşağılamalılar. emeğe saygıları yoktur bunların. “ben de vardım orada” demek için tribündelerdir. ellerinde fotoğraf makinalarıyla olan biteni anılamaya çalışırlar. tribünün amacını takımı desteklemek olarak görmezler, onlara göre tribünün amacı rakibe sövmektir, birilerini incitmektir. insanı değil, kendilerini severler. bilinçli hali değil sarhoşluğu överler. beşiktaşın yenmesi onlar için beşiktaşın yenmesi değil, rakibinin ırzına tecavüz etmesidir. rakibine saygılı beşiktaş tarihini bilmezler. bir manitaları olsa, saçları sarı olsa, bi koysalar... ohooooo... koymaktır ki tek dertleri bunların. kim bunlara ne koydu da çıkaramazlar anlamak mümkün değil... tek amaçları kan akıtmaktır ve. yapıcı değil yıkıcıdırlar. talan etmektir dertleri ve işkence edip eziyet yaşatmaktır. dertleri sahadaki siyah beyaz dışındaki herşeydir aslında, ve sırf sihay beyaza kasıtları olmadıklarını sandıklarından orada bulunmak isterler. başka renklere olan amansız nefretleri onları siyah beyaza yakın hissettirir ama sevmek nefret etmenin sığınağı değildir! o, hani koyacakları manitaları, hani sarı saçlı olanlar, kendileriyle birlikte itin götüne girsinler de çıkamasınlar aman! çünkü mikropları ve o kin dolu nefret dolu dölleri uzak kalsın sevenlerden; derdi tasası, onların anlamak için yeterli kapasiteye sahip olamadıkları, bu büyük sevdada olan sevda sahiplerinden uzak kalsınlar onlar da, onların leş manitalarının sarı saçları da, onların küfürleri de, onların ağızlarından saçtıkları küfürler de...

ne fener ne cimbom nefretiymiş arkadaş...

biri elma da olsa diğeri armut da olsa, ikisine olan nefretleri beşiktaşa olan ilgilerine yaklaşamaz... bizler, sevdamızı, başkalarının nefret aracı olarak kullanmasını istemiyoruz! savaş çıksın o gün, doğal afet yaşansın, ve sadece seveni, takıntılı olanı gelsin o gün o stada beşiktaşımızın! yer yarılsın, içine girsin o nefret sahipleri; bizi sevdamızla başbaşa bıraksınlar... demiştik hani zamanında kimse algılayamazken: “derdimiz tasamız beşiktaştır ey ahali! ama herkesten farklı olarak, sadece beşiktaş, her yönüyle beşiktaş!” sorgulansın mesela derdimiz tasamız neden beşiktaş? beşiktaşlı olma nedenimiz sorgulansın, bizi dogmalara hapsetmesinler! bu yasak kalksın artık da, o insanların da yüzlerine vurabilelim nefret dolu kirlenmiş kalplerini! ve bilinsin artık onların, bizim beşiktaşlı kardeşlerimiz olmadıkları; onların, beşiktaşı nefretlerinin dışa vurum aracı olarak kullanan acizler olarak, bizim fener ve galatasaray kadar tiksindiğimiz şeyler oldukları... bizi sevdamızla başbaşa bıraksınlar, kirletmesinler bizim stadımızı... iftira atmasınlar bize, şunu seviyorlar, bunu seviyorlar diye, anlamasalar bile sussunlar “tek derdimiz beşiktaştır, o kadar!” dediğimizde...

ve; tüme vardık aslında farkında olmadan, kendi tümümüze; bir daha tekrarlayacak olursak:
“derdimiz tasamız beşiktaştır ey ahali! ama herkesten farklı olarak, sadece beşiktaş, her yönüyle beşiktaş!”
açıklayalım mı illa ki neden beşiktaşlı olduğumuzu? hatırlamıyoruz bile... gerekirse uğraşırız hatırlarız... ama bazı insanların neden beşiktaşlı olduklarının farkındayız. ve buna karşıyız! zira, beşiktaş bir sevdadır bizce, bir kusmuk değildir nefret kırıntıları içinde işkembeden çıkan!

bizi bizimle bıraksın o işkembe sahipleri...

bizi beşiktaşımızla bıraksınlar... lütfen!

Final bizim olacak!

27 Nisan 2009 Pazartesi

Pazar günü hentbol kupa maçımız, futbolda eskişehir deplasmanının ilk yarısı ile çakışmasına rağmen tribün olarak elimizden gelen herşeyi yaptık. Sabahtan temin edilen kornalar, Seba'ya taşınan büyük davul, Kazanda toplanan Kartalların heyecanı... İstanbul'da olupta televizyon başında olmak yerine KaraKartallarımız'ın yanında olmayı tercih edenler üzerlerine düşen görevi eksiksiz yerine getirdiler. Takımımız ise 2.5 senedir yenilmeyen son 2 sezondur bu kupayı kazanan takım olan rakibini elinden kaçırdı. Her maç ortalama 30-35 sayı atan takımı 26 sayıda tuttuk ancak biz biraz hücumda şansızdık. Aslında maçı onlar değil biz berabere bitirdik asıl etken direkler ve pas hatalarımız diyebiliriz. İnşallah orada yeneriz ve finale çıkarız.


Herkes görevini yaptı ancak bir eksik dikkatlerden kaçtımı bilemiyoruz. Beşiktaş'ın bu turu geçerse tarihinde en büyük başarısı olacak olan bir maçta hiç bir yönetici salonda yoktu! Biz taraftar olarak fedakarlığı yaptık Eskişehir'de deplasman tribünü biz olmasakta dolardı, biletler karaborsaya düşerdi. Ama Seba'da 150-200 "taraftarın" geldiği bir yerde 1 kişinin bile önemi büyük.. Lakin sözde bu branştan sorumlu olan birisinin yönetici sıfatı altında isminin geçtiği branşın maçında olması gerekirdi. Malesef göremedik kimseleri... Futbol maçında olmamak heralde büyük kayıp olmazdı ama hentbolcular için yöneticisinin yanında olduğunu bilmesi heralde güzel olurdu!

3 Bülent Erkol 4 Gökhan Aksu 8 Vadzim Lisitsa9 Vladimir Zelic 11 Safet Halilagiç 12 Yılmaz Özgür 14 Utku Ergüder 19 Oğuzhan Büyük 21 Nesih Çakar 23 Valeri Parshkov 25 Ercan Aşıkoğlu 26 İbrahim Demir 53 Ramazan Döne 73 Dmitri Fedorov


Biz size güveniyoruz! İlk yarıdaki 4-5 sayılık fark maç sonunda da olabilirdi. Rövanşta ruhumuz orada olacak! Avrupa'daki Kartallar yanınızda olacak! Varsın yolcular hiç olmasın onlar ancak kupa töreninde 32 diş göstermeye önünüze geçmeye çalışırlar! Hancılar hep yanınızda oldu, yanınızda olacak!

Final Bizim, Zafer Bizim olacak!
BMTB











Karar Sizin!

22 Nisan 2009 Çarşamba

Maç Futbol Saati İle Çakışacak
Futbolu Tvden İzlemek mi
Hentbolu Tribünden Desteklemek mi
Karar Sizin?
26 Nisan Pazar 15.30
Süleyman Seba Spor Salonu





Zafer Bizim Olacak!

21 Nisan 2009 Salı

Pazar günü hentbol maçıyla güzel başlamıştı. Akşam ise liderlik için atılacak bir gol yeterliydi. Maç öncesinde tribünleri 23 Nisan şenliklerine çeviren yönetim organizasyonlarının yanında, SonBarikatımız'ın eski açık numaralı yanında RUHUN ŞAD OLSUN BABA HAKKI pankartı değerlere sahip çıkmanın, unutulmayacakları unutmadığımızın göstergesi olarak açılıyordu.


Maç başlarken kapalı yanı eski açıkta UNIBJK'miz ise senelerdir şampiyonluk hasreti çeken taraftarın hislerine tercüman olmaktaydı. Bizim tribüne gitmez diyenlere inat tüm üst kat bembeyaz kartonların ortasında dev bir bir şampiyonluk kupası ve sette açılan pankartta yazan HAYDİ HİSSET BU HİSLERİMİ heralde son haftalara girerken futbolculara verilecek en güzel mesaj olmuştur.




Tribünler böyle iken sahada mücadele eden KaraKartallarımız için ise Toroman'ın atılmasından sonra işimiz zor derken, ikinci yarı 10 kişiyle rakibini sahasına hapseden bir Beşiktaşımız vardı. Kimse bursanın UEFA'yı kovaladığından bahsetmesin. Bir kişi eksik mücadele eden rakibi karşısında kendi sahasında top çeviren, kalecisinin gelen topları eline almak için rakibin basmasını beklediği bir takım hedefleri(!) için değil bir tezgahın içinde beraberliğe yatmak için geldiğinin açık bir resmini oluşturmaktaydı. 10 kişiyle böyle oynadık ya hep deriz ya hani "hep böyle oynayın canımızı verelim" vaziyet aynen bundan ibaret..






Zafer Bizim Olacak!

BMTB

Burada Beşiktaş konuşur!


Tepkiler karşısında geri vites kaçınılmaz oldu ve garabet reklamda değişikliğe gitmek zorunda kaldılar. Fakat son durumda bile olması gerkene ulaşamadık. Derdimiz tasamız SİYAH-BEYAZ ve farklı renklerde panolar özellikle stad içindeki çıkış kapılarının üzerindekiler berbat bir görüntü oluşturuyor.

BMTB

Pazar hentbolla başladı...

20 Nisan 2009 Pazartesi

Maçtan önce Forza'da yapılan çağrı üzerine hentbola gidecekler Kazan'da toplandı. Saat daha 2 olmasına rağmen Kazan'da bir derbi havası vardı. Tabikide maçta bağırmaktan ziyade saatler öncesinde desibel rekorları kırmaya çalışanlar vardı. Şaşkın bakışlar altında Beşiktaş'lı uyuma Hentbolcular Seba'da mesajı verildi. Biraz futbol maçı öncesine denk gelmesiyle bir lig maçı için normalin biraz üzerinde bir kalabalık vardı.

Maça gelecek olursak,

Beşiktaşımız'ın son lig maçı bursa maçı öncesine geldi, rakibimiz ankara belediye takımıydı. Maç beklediğimizden daha zor geçti, çoğunlukla kafa kafaya oynandı ama 2. yarının sonlarında bir iki hızlı oyun neticesinde az da olsa bir fark oluştu.
Sonuçta ligde normal sezon bitti. Artık Resita takımını ve play offları bekliyoruz.

UMUDUN ADI BEŞİKTAŞ

BMTB














Cumartesi tatil vakti...

18 Nisan 2009 Cumartesi

ÇelikPençemizin bugün olan maçı pazartesi 18.00'e eklenmiş. Ayhan Şahenk'e de deplasman yasağı olunca bugün resmen boşa çıktı. Belkide iyide oldu, pazar uzun bir gün değil pazar normal bir gün değil..

Günlerden Pazar, saat 14.45 Mekan KAZAN, hayatta BEŞİKTAŞ! Gün erken başlar..

Haftasonu Nasıl Geçer?

14 Nisan 2009 Salı



17 Nisan Cuma:

Erkek Voleybol : play-off serisi 1. Maç Beşiktaş - Çankaya Belediye Saat 17:00 Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu

Bayan Basketbol : play-off serisi 3. maç Beşiktaş - Galatasaray Saat 17.00 Akatlar Spor Salonu


18 Nisan Cumartesi :
Erkek Voleybol : Beşiktaş - Konya Diltaş Eğitim Kurumları Saat 12:30 Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu

TS Basketbol :
Beşiktaş - İzmir B.Bld Saat 15.30 Süleyman Seba Spor Salonu

Erkek Basketbol
: Galatasaray - Beşiktaş 18.00 Ayhan Şahenk Spor Salonu


19 Nisan Pazar :
Erkek Voleybol : Play-off serisi 3. Maç: Isparta Eğirdir Belediye - Beşiktaş Saat: 12:30 Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu

Hentbol : Beşiktaş - Ankara B.Bld Saat 15.30 Süleyman Seba Spor Salonu

Futbol : Beşiktaş - Bursaspor Saat 20.00 BJK İnönü Stadyumu

Haftanın Sonuçları

12 Nisan 2009 Pazar


Futbol Takımımız Kocaelispor deplasmanından 3-1'lik galibiyetle dönerken Paf Takımımız 1-1 berabere kaldı.
Erkek Basketbol Takımımız Akatlar'da Mutlu Akü Selçuk Üni. karşısında 90-83 galip geldi.
Bayan Basketbol Takımımız Türkiye Kupası çeyrek final maçında Kayseri'de Fenerbahçe'ye 84-62 mağlup oldu.
Hentbol Takımımız İzmir B.Bld. deplasmanında 30-30 berabere kaldı.
Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımımız Saran Anadolu'ya deplasmanda 64-55 mağlup oldu.

Kartal Körfezi Geçti

11 Nisan 2009 Cumartesi

Yıllar sonra bir Körfez deplasmanı… Günlerden cuma, Nisan ayına yakışan bir hava. Sezonun ilk yatılı deplasmanı. Öğlen yapılan kahvaltı ile maç atmosferine girmiştik bile. İstanbul ile yapılan yoğun telefon trafiği. Trenle gelecekler, özel aracıyla gelecek olanlar; kim nerede inecek, nasıl gelecek?
Bir grup karşılandıktan sonra stada doğru yola çıktık, belediyenin toplu taşıma hizmetlerinden yararlanarak. Toplu taşıma işte, otobüste herkes var, özellikle yeşil siyahlılar.
Kocaelispor'un ligdeki durumundan dolayı gergin geçeceğini düşünerek, erkenden stattaki yerimizi alma düşüncesindeyiz.
Gergin ve sessiz geçen dolmuş yolculuğu sonunda stat çevresindeyiz; ama durum beklediğimiz gibi değil. Stat çevresi yeşil, siyah ve beyaz iç içe. Nedeni de ayrıntılarında gizli.
17.30'da güneş hafif enseden vururken, stattaki yerimizi aldık.
Zaman nasıl geçer? Tabi ki çekirdek. Deplasman taraftarı-çekirdek?.. Maçtan saatler öncesi olduğu için çelişki ortadan kalkmış oluyor.
Çekirdekçiye seslendik.
-Ne kadar tanesi?
(Elinde mahalle arası imalathane ürünü bir paketle)
-1.5 lira.
(Reklam olmasın, güzel bir markanın gramajı daha fazla olan paketi bile markette 1 Lira.)
Pazarlıkçı taraftar...
- 4 tanesini 5 Liraya alalım.
Arkadaş dünden razı! Dedik ya mahalle arası imalathane ürünü diye.
-Çıkarın hadi bozukları..
10 kişi yokuz. Hepsi de öğrenci, malumunuz o ki çıkan para 4 lira.
Açılmamış olan paketin birini verip, 3 paket çekirdekle zaman geçirme, gönül eğlendirme...
18.30'da tam paketler bitmişken, tünelden Siyah-Beyaz eşofmanlılar çıktı.
Çıkanı tribüne çağırdık teker teker. İlk çağırılan devre arası transfer olan, ligin 2. yarısında takıma katkılarıyla herkesin beğenisini toplayan Ernst oldu.
Takım soyunma odasına dönerken, tribünün arkasındaki bariyerlerden doğru bize yaklaşan hareketlilik başladı.
çArşı geldi! çArşı!
Herkes 2 metreye yakın tribünün arkasındaki bariyerlerden dışarıya bakma çabasında.
Evet Çarşı gelmişti.
Hava hafif kararmaya başlamışken, hafta içi olmasından dolayı tribünler mesai saati bitimiyle dolmaya başladı. İçeri giren bir taraftardan gelen bir cümle var ki bizi bizden aldı.. Bütün maç atmosferinden uzaklaşmamıza neden oldu.
Gecenin ilerleyen saatlerine kadar da o cümleyi, o taraftarı konuşarak gülüştük.
-Herkes dışarıda, herkes! Alen Abi'nin bile bileti yok. Herkes dışarda.
Maça yarım saat kala tribüne gelenlerden hala tanıdık bir yüz yoktu.
Bizlere ayrılan 750 kişilik yer dolmuştu bile.
Takımın sahaya ısınmaya çıkmasını beklerken 50 kişilik bir grup sahadaydı.
Deplasman tribününe bilet bulamayan, Kocaelispor tarafından bilet alan Beşiktaşlılar.
Alkışlarla beraber bizim tribün önüne geldiler.

Derken, takım ısınırken bir daha; ama bu sefer sahadan değil, tribünden geldiler.
Bize ayrılan bölüm 750 kişilikti; ama maç başlamadan bu sayının üzerine çıkılmıştı bile.
Takım sahaya ısınmaya çıkmıştı. Klasiktir oyuncuları çağırmak. Ama yakın yarı sahada değil, diğer tarafta ısınıyorlardı.
Gelmezler diye beklerken, yakın yarı sahanın ortasına gelen, hatta ceza sahasına kadar gelen olmuştu.
Maç başladı. 1-0
Golle başlayan bir maç… Şampiyonluğa oynarken… Dolu, ateşli tribünler önünde ve küme düşmemeye çalışan bir takım önünde 1.50'lerde gelen gol.
Zor deplasman daha zor hale geldi.
İlk yarı maçta olmayan bir Beşiktaş 2. yarıya yetişmişti.
Tribünler de 2. yarıya yetişmişti.
Çoğu insan devre arası girmiş. 2. yarının başında bile hala gelen vardı.
Alen Abi bile 2. yarı gelmişti.
Sahiden de yahu yok muydu bileti ?
İkinici yarı başlar başlamaz kurulan baskı.. Atılan şutlar...
Üst üste atılan 2 korner, 2 köşeden çıkarılan top...
Evet! Gol gelecekti.
89'da beraberlik golünü bulsak, 90'da 2-1'i yakalarız diyorduk.
Penaltı!
Öyle bir penaltı sevinci var ki tribünde alışık değiliz haliyle, sezonun 2. penaltısı 27. haftaya gelindiğinde.

Bakamadım...
Dedik ya alışık değiliz. Bir de sezon başından beri güven vermeyen Zapo topun başındaydı.
Ve 75. dakikaya kadar susmayan tribünler ve Kocaelispor’un direnci kırılmıştı bu golle.
Gelecekti galibiyet… Sahadaki Beşiktaş bunu gösteriyor, bunu istiyordu, tribünler de öyle.
Son 5 dakika...
Önce Bobo.
Sonra Yusuf.
Şampiyonluk yolunda zorlu bir engel daha aşılmıştı.

Çorbasız deplasman olur mu hiç? Misafir olduğumuz ev yakınlarında içilen -her ne kadar telefondaki ses yüzünden soğusa da- çorba ile bir deplasmandan daha mutlu dönmenin sevinci içinde evin yolunu tuttuk.
Kocaelispor 1 Beşiktaş 3

hafta sonu nasıl geçer?

11-12 Nisan 09

bugün selçuk uni maçı var saat 16.00da sky türk canlı...

pazar yakacık ito salonunda saran anadoluya Çelik Pençemiz konuk olacak ama salon kartalda ve maç sabah 11de... sabah namazını mütakip olsaymış bari.

O'nun içinde kapansaydı yollar!

8 Nisan 2009 Çarşamba



2003'ten beridir şampiyon olamamış bir takımın taraftarının içindeki ateşi dışa vurumuydu Cumartesi yaşananlar. Şampiyonluk havasına girmiş taraftarın takımıyla bütünleşmesiydi.
Yıldızdan yanmaya başlayan meşalelerin dumanında Barbaros Bulvarı gececi olarak servis dışıydı! Öyleki kalabalıktan otobüs geçtikten sonra takip edebilmek bile mümkün değildi.

Elbetteki büyük kitlelerin içerisinde sevincin dozunu ayarlayamayanlar olabilecekti. Ama asıl olayı kontrol etmesi gerekenler, işlerin kontrolden çıkmasına sebep oldular.

İnsan haklarının köküne kibrit suyu dökercesine biber gazının parfüm niyetine gelişi güzel kullanımı sebebiyle 3-4 yaşındaki küçük kardeşlerimiz hüngür hüngür ağlamaktaydılar. İnsanlar dolmabahçede askerlerin nöbet kulübelerine gazdan korunmak için 1kişilik yere, 3kişi birden doluşmuştu. Stada doğru gitmek yerine ağlaya ağlaya babasının kucağında semte dönüyordu. Bunu haklı gösterecek hiç bir sebep olamaz. Yolumu kapatmışlardı ondan mı müdahale oldu?! varsın kapansın! yeterki o küçük Siyah-Beyaz yürek ağlamasın yollar kapansın. obama geliyor diye saatlerce heryeri kapatıp tramvayı motorları durduranlar varsın Beşiktaş'lı kardeşimiz için kapatsın yolları...
Çünkü Onun bir damla göz yaşına bin obama feda olsun!



Yönetime gelince yazık size işgal ettiğiniz makamları hak etmiyorsunuz. Sadece Levent Erdoğan o da belkide, hep açıklamaların tersini söyleyecek ya, bozuk saat misali bu sefer doğruyu göstermiş, doğru söylemiş... (Levent Erdoğan'ın açıklaması)

100.yıldan bir iki çift lafı hortlatmak lazım.
Malum fikstürde tarih tekerrürden ibarettire ışık tutuyor...

HERKES DİZÇÖKSÜN BEŞİKTAŞ GELİYOR!








Zafer bizimdir! Sıradaki gelsin!

Süleyman Seba Spor Salonu, Avrupa Kupasındaki hentbol maçları sayesinde eski günlerden kalma haline bürünüyor. Basket maçlarının oynandığı dönemde zıpayan taraftar ile birlikte zıplayan portatif tribünlerde, Salonun haddinden fazla dolması sebebiyle oluşan nemden sebep kameraların buğu yapacak hale geldiği günlerde oynanan maçların özlemini dahada şiddetlendiriyor. HIT Inssbruck takımını yenip çeyrek finale yükseldikten sonra gelen Podgorica takımınıda yine bir önceki turda olduğu gibi, önce ilk maçta az farkla mağlup olup sonra Seba'dan rakibi çıkartmamayı başardık.

Maçın başında 5-1 geriye düştük birde üstüne ilk maçtaki 2 sayılık farkı düşünürsek zor bir durumdu. Sonra toparladık ve ikinci yarı maçın sonlarına doğru turu getirecek golleri bulduk.

Salonda güzel bir kalabalık vardı ancak Inssbruck maçına göre daha az gibiydi. Taraftarın olduğu bölümde köşelerde boşluk vardı. Gönül isterki bir gün önce Beşiktaş'ı yakan büyük taraftar o salonu doldurmakla kalmasın bir o kadar Kartal dışarda kalsın. Sonuçta 750 kişilik tek tribünlü bir salonumuz var ve bu takım daha fazlasını çoktan hak etti...

Yarı finale gelmişiz yarı finalde rakibimiz Romen Resita. Son şampiyonlarmış filan artık geçcez bunları buraya kadar gelmişiz buradan sonra alayına gider olamalı! Ama bu turuda geçersek artık kupa gelir Beşiktaş'a!

UMUDUMUZSUN BEŞİKTAŞ!
UMUDUN ADI BEŞİKTAŞ!

































Kartalım göklere aç kanat!

3 Nisan 2009 Cuma









Hafta sonu için iki maç var..
Birincisi herkesin bildiği Kayseri maçı diğeride
Parkenin Kartallarının yarı final maçı.
Kartalların müdafaa yapan kollarına destek olmak için, Tarihe tanıklık etmek için, pazar Seba'ya!

ZAFER BİZİM OLACAK!

BEŞİKTAŞ-Eczacıbaşı / 3 Nisan Cuma / 16:00 Bayan Voleybol /BJK Akatlar / Play-Off 1.Tur 1.Maçı
BEŞİKTAŞ-Kayserispor / 4 Nisan Cumartesi / 20:00 / Futbol A Takım / BJK İnönü
BEŞİKTAŞ-HC Buducnost Podgorica/ 5 Nisan Pazar / 15:30 / Süleyman Seba Spor Salonu / EHL Challenge Cup

1903

1 Nisan 2009 Çarşamba

Umudun adı BEŞİKTAŞ!