tekzip, tek tip, tertip

24 Haziran 2009 Çarşamba

önce biraz alıntılama yapalım:
".........
avrupa maçlarında salonumuza gelip şirinlik muskalığı yapan federasyon, izmirdeki maça izmir bölgesinden hakemleri inatla atamak suretiyle ne yapmaya çalışıyor? yönetici sıfatının altında HENTBOL şubesi yazan Bülen Deriş neredesin? ArmaAşkına sekiz aydır para almadan oynayan Kartallarımız’ın, sonuna kadar hakettikleri alın terlerinin karşılığını ne zaman ödemeyi düşünüyorlar?
............."

"...........
senin futbol şubesiyle alakan yok! sen evvela hentbolun başında dur, ondan sonra inönüye girmeye yüzün olsun!
ve bülent efendi, sana laflar hazırladım, haberin olsun! o koşa koşa geldiğin inönüde bir maçta bülent deriş istifa yazan pankartı burnunun direğine iple asmazsam eğer, son satırım olsun bu!
.........."

demişiz biz;
sonra yorumlar gelmiş bu laflara:

"................
sayın deriş in hentbol ve diğer branşlar için yapmış olduğu çalışmalar apaçak ortadadır..küçük ve cüzi bütçeler ile yakalanmış olan hentbol da iki şampiyonluk ve volaybol erkekler in 1.lig e çıkması bunların apaçak örneğidir..
mali durum bütün klublar de ki gibi bizim klubumüzde de vardır..ama asıl olan beşilktaşımızın başarısıdır
..............."
"..............
arkadaşlar öncelikle yapmış olduğunuz yorumları dikkatle okumaktayım yalnız kulaktan dolma laflar la hareket etmek oldukça kolay..sayın DERİŞ in bu klubün en eski yöneticisi olduğunu ve amatör branşlarla ilgili yapmış olduğu çalışmalar bu sene voleybol erkekler de ve hentbol de alınan şampiyonluklarla belgelenmiş tir..hepimiz bilmekteyiz ki para ve pulla şampiyon olmak gayet kolaydır..önemli olan bu zor şartlarda bile sadece BEŞİKTAŞ aşkıyla alınan başarılar diğer klublere örnek olmakta ve onları çıldırtmaktayız..günümüzün bu ekonomik kriz sürecinde bir klubin sadece özkaynak ları ile başarı yakalaması takdir e şayan bir durumdur..bize düşen görev sadece yönetileri suçlamak değil biraz da dışarıda muhalefet yapıp sadece laf kalabalığı yapan beşiktaşlı görünen ama klubümüze hiçbir maddi desteği olmayan işadamlarına gerekli cevaplar verilmesidir..Şunu untmayalım ki rakiplerimiz klubler değil dev müesselerdir..ARKAS..ZİRAAT-HALKBANK-ACIBADEM V.S .VS. yönetimi suçlamak kolay pekİ.NERDE BEŞİKTAŞLI İŞADAMLARI..NERELERDE…
.............."

şimdi yeni şeyler söylemek lazım. ne kadar söz varsa düne ait, onları biraz derlemek lazım...
başlayalım?
ama bu defa, gözünüzü kupaların altınının parlattığı ve kör ettiği gözünüzü dört açın! alayınız gelse doğru bildiğimizden vazgeçiremez bizi...

biz yukardaki yazıları yazarken hakikaten de ne kadar da acımasızmışız? hani herkesten özür dilerim, bu yazı şampiyon olmadan önce yazılmıştı. kulağım öyle dolmuş öyle dolmuş ki, kalemimi kırmışım ayan beyan...
sevgideğer ve şampiyonluktan sonra biricik hayranı olduğum sn deriş'in bu takımı şampiyon yapabileceğini bile farketmemişim. bütün emek deriştedir. hentbolcuları çok güzel idare etmiş, onları mükemmel oynatmıştır. voleybol ve hentbol takımlarının başarısının tek mimarı sn deriştir.

nasıl? oldu mu şimdi? beğendiniz mi? kendi astarınıza uyduk mu böyle yapınca?
biz de mi basın yayın organları gibi olalım yani? şampiyonluklara göre mi tartalım? takım şampiyon olunca geçirdiği, yalnız başına geçirdiği vakitleri mi unutalım? ye kürküm ye... ne ala lan memleket?
voleybol takımı, en eski yöneticimiz varken neden yıllarca 1. lige çıkamadı? koskoca dediğiniz, düşük bütçelerle harika yönetiliyor dediğiniz kulübün takımı niye yıllarca 1. lige çıkamadı? şimdi 2. lig şampiyonu olunca mı alkışlamak ve hatırlamak geldi akıllara?
hentbol takımı oyuncuları aylarca maaş alamadılar. hatırlıyorsunuz değil mi geçen seneki, 2008-2009 senesindeki basketbol takımımızı? akıbeti ne olmuştu? ama hentbolcularımız "biz bu formalar altında akıtılan her damla ter için ölürüz" lafına en güzel karşılığı verdiler. aylarca maaşları ödenmediği halde delikanlı gibi çıktılar oynadılar. şampiyon olunca minyon dolarlar değil, kol saatleriyle ödüllendirildiler. şaka mı bu?
çıkıp deniyor ki ama bütçeymiş, ama paraymış. yiyemeyeceğin bir şeyin altına yatmazsın derler, bildiniz mi ne olduğunu? sene başından belli değil miydi veya durduk yere fazladan para mı istedi o adamlar? hayır! bi sebebten ötürü paraları ödenmedi. yani lafın kısası: direk sorumsuzluk.
bana birileri çıkıp da doğru transferlerden, başarılı yöneticilikten bahsetmesin! belli savunduğunuz tezlerden hentbolcularımızın yüzlerini dahi görmediğiniz bilmediğiniz. seba salonunda bir sene boyunca dönen bir yönetim rezaleti, ve beşiktaş sevgisi vardı. hentbolcularımızın hakkı hep yendi, hep üvey evlat muamelesi gördüler. şimdi alınlarının hakkıyla şampiyonluk kazanınca, bunu sn deriş'in başarısı gibi görmem, göstermem, görene de tek laf ederim: "açın gözlerinizi bakmayın şaşı, alayınız gelse yıkamaz şanlı beşiktaş'ı"
ey ahali, algıda seçicilik midir nedir bunun adı bilemem ama, kimse tutup bana bülent deriş şampiyon yaptı demesin! bülent deriş kılını kıpırdatmadı. kulaktan dolma bilgilerle birilerini yağlamak kolaydır. delikanlılık yalayıp yutmakta değil, hata olduğu zaman bunu söylemektedir.
doğru icraatını görelim sn deriş'in, dile getirelim, yorumlarla renklendirelim. ama hakedişleri, maaşları ödemeyen, şampiyon olan takım sahada, yöneticileri tribündeyken bunu haykıran taraftara "kim söyletiyor bunları size" diye çıkışan anlayışın gözüne sokarız yapamadıkları icraatları, takip edemedikleri takımlarını.

özkaynak lafı edilmiş bir de. aynı yönetim değil mi "özkaynak geleceğimizdir geleneğimizdir" pankartını indiren? bir de acaba hangi özkaynaktan bahsediliyor?

bir de, kanıma dokunur hep, şu beşiktaşlı zenginler nerde, beşiktaşlı patronlar nerde, hep yönetimdeki zenginler mi vs gibi laflar. eşeğin bi taraflarıyla muhattap edesim gelir böyle söz üretenleri. efendiler; şunu bi anlayın artık: beşiktaş dilenci değildir! beşiktaşı bağışa muhtaç ve para yönetiminde acizmiş gibi gösterip salya sümük akıtarak kaldırımlarda dolaşmaktan vazgeçin!

yumulmuş gözler, şampiyonluğa endekslenmiş sevgiler, akılda fikirde futbol bütün camiada, futbol maçlarında boy gösteren bülent deriş hentbol şampiyonluğunun kahramanı olmuş, beşiktaş dilenci gibi ayak altına düşürülmüş, sonra susalım öyle mi? affetmeyiz, kalemimizi susturmayız! alayına gider... o alıştığınız basın değiliz biz! taraftarız biz. derdimiz beşiktaştır ey ahali. ancak, herkesten farklı olarak, sadece beşiktaş, her yönüyle beşiktaş!

Wilderness: Not düşelim tarihe...

2 Haziran 2009 Salı

gs maçının çıkışındaki vaziyeti ister istemez 100.yılldaki gs maçıyla karşılaştırmıştım. O günkü kadar değil diyordum. Ama denizli maçı sonrası semtin havası orada olmak 100.yıl bile halt etmiş yanında...

Sezon boyunca salon stad gözetmeden maçlara gidip bu son maça gidememek bazı şeylerin bitememiş olmasının yol açtığı en acı sonuçtu... tv den izlemeyi genelde telepatiyle destek olarak adlandırmaktan sebep değişik bir uğur denemeside eklenince birazda olaya nostalji katmış olup radyodan şampiyonluk maçı dinlemek değişik bir davranış biçimiydi. sonuçta bu sefer "o maç" sadece dinlendi. Skor 2-0 olunca "erkek semti"ne doğru hızlı bir yürüyüş vardı. Denizli gol atmış ama ben maç 2-0 bitti sandım hep hatta kimseye sorma gereği duymadğımdan gece eve dönünce farkına vardım.

Denizli:1 Şampiyon Beşiktaş:2

evet Şampiyon Beşiktaş 100.yıldan beridir beklenen an 19 sene sonra gelen çifte kupa... Maçı benim gibi izlemeyenlerde varmış maçın son 10-15 dksında ışıklarda semtte denk gelen Barikat kardeşliği herşeye değer. Olması gereken denir ya işte hiç bir şeyden kim nerde napıyordan habersiz bir yola çıkmışken o kalabalığın içinde karşımda Gökhan, Ali abi, Umut abi.. Akatlarda Seba'da bir olanlar yine buluşmuş oldu. Sevincin zırlamanın zıplamanın bir olduğu o anlar heralde... Şampiyonluğun geldiği anlar son düdüğün çaldığı anlar... hepsi buraya kadar....

**denizli maçının 90 dksının bitiş düdüğünden belli bir süre sonrası ve şampiyonluk kutlamaları zaten ortak noktalar... benden sonra yazacak olan teşkilat mensuplarına bırakıyorum.

Hentbolda Futbolda İki kupada da ŞAMPİYON BEŞİKTAŞ!

asidiktesir anlatısıdır

bu semte gelmiş dediler, bir elinde zafer, bir elinde sevinç; inmiş dediler yükseklerden, konmuş dediler katımıza, bir tufan bir sarhoşluk midede değil kalplerde...
zafer sarhoşluğu...
şampiyonuz ulan!

cuma günü, ikindiyin, saat beşte, baş gardiyan dix başta, deliler girmiş kafama, ikindiyin saat beşte...
kalbimde bir çarpıntı, canımdan ederdi beni. saat 7 gibiydi, bir lokma yemek, saat 9 gibiydi bir yudum çay, gece yarısı yollar, 2siydi güzergahta ilerleyişin. molalar yemekler, şarkılar sözler tezahuratlar...
sabahınan, ilk güneş sidikliye vururken açılan uykular, yakılan sigaralar... sabahleyin saat 5te, baş gardiyan dix başta, geçmişiz şehirleri, sabahleyin saat beşte...
güneş doğar sabah olur ufuklarda, beşiktaşla başlanır dualara...
denizlide bir sevap sahibinin evinde 2 saat kadar uyku, stada gidiş...
kilit replikler aklımdaki:
biletleri katlayın ki kırmızı tribüne girebilelim.
zorluyacağız abi, bir şekilde gireceğiz!
bayana yol verin.
oğlum biz seni biletleri kontrol et diye koyduk oraya, çift turnike yaptırıyorsun, biletleri yırtmıyorsun... durdur orayı!
yırtılmamış bileti olan varsa gönderelim aşağıya.
aradan anahtarı gösterip geçtim...
tamam mı herkes? hepimiz içerde miyiz?

ikindiyin saat beşte, baş bayan bax başta, toplanmışız stadın civarına, göz koymuşuz denizlinin kapalısına, ikindiyin saat beşte...
istanbul gelir, sonra maç başlar...
hafızada silik resimler, silinmeyecek cinsten, hayal meyal...
kaçan goller, istanbulu, açık tribünü anlayabilme çabaları, izmir tayfasına sövmeler...
ilk gol gelir... herkes bir an durur sanki. kuşlar durur, hava akmaz, sular donar, saatler işlemez, gözler yumulur; sonra biri çıkar bağırır avaz avaz son canıyla: "goooool!"
birbirine girer insanlar. sarılmak değil, ciğerlerine çekesin gelir yanındaki adamları. alnından öpersin eşek sıpasını... ama ağzından tek kelime çıkamaz. dur dersin kendine. yanaklarına gelince gözyaşların, "sokarlar yahu, baksana herkes ağlıyor, koy gitsin" dersin... salya sümük, delikanlı gibi değil, insan gibi ağla!
bağır, çağır, şampiyonsun ulan! ağla ulan! mutluluktan ağla, gururundan ağla! şampiyonsun ulan!
sonra karşı kaleye ataklar. bir ara iş zıvanadan çıkar, kim ne yapıyor sahada belli değil. o an tezahuratı bırakırsın, dilin düğümlenmiş hani? o ara birisi bağırır: "toraman lan!" sonra yine durur zaman, süner, boyutlarda gezinirsin, bir an gelir içindeki tüm zehri boşaltıp bağırırsın gözyaşların eşliğinde: "şampiyon ulaaaan!"
"mustafa şampiyon muyuz lan?" bu sefer mahzun değil, muzip ama, hırçın ama... "şampiyonuz amına koyum şampiyonuz!"
başlar kutlamalar... bir saniye tezahuratı kessen veya bir an sahaya yüzünü dönsen gözlerin dolar, hele baktığın yerde toraman varsa ağlamaya başlarsın. tedirginlik kalmamıştır artık, galiba dersin, yüksek ihtimalle muhtemelen, şampiyonuz zannımca dersin. ama tam olarak işin bilincinde değilsindir. sene boyunca 50 defa gündoğdu yapmışsındır ama bu seferkinin tadı ayrıdır. sene boyunca çok ıslanmışsındır, çok üşümüşsündür ama bu seferkinin tadı başkadır...
şampiyon sahadadır, şampiyon tribündedir...
toparlanırsın, kutlamışsındır azıcık birazcık çok azıcık, geri yola düşersin. ne haldesin, sen nerdesin, geç bunları anam babam! bir yorgunluk çöker sana itin öldüğü yerdeki hava alanına varana kadar. kuleden iniş izni istersin, yönetimi taşıyan otobüsten maçın geniş özetini izleyerek havaalanına varırsın. takım otobüsü gelir ardından, futbolcular iner. denizliyi görünce bir gurur yaşarsın, ama yanından toraman geçerken elini uzatırsın, ağzından tek kelime çıkamazken gözlerin dolar o sırada sana bir bakıp gülümsemesi yok mudur...
şampiyonuz lan!
ayağını koyacak yerin olmadığı, kıyamadığından yanındakilere, kaburgaların ezilse de, kıçının tek lobu üzerinde gitsen de saatlerce... yollardasın, dönüyorsun, zaferlerle...
sabahleyin saat beşte, başgardiyan ömx yanda, dönüyoruz şampiyonluktan, sabahleyin saat beşte...
o girişin vardır hani barbarostan semte... sen şampiyonsun, sen oradaydın işte, ve sen döndün... e hani, nerde herkes? dur dersin, kahvaltımızı yapalım, bir çayımız, bir sigaramız, sonra başlarız dersin 40 gün 40 geceye...
gözlerin ağırlaşır, kıvrılır uyursun tatsız haberlere ve canını sıkan şeylere rağmen, öyle yorgunsun öyle uykusuz...
stada girersin, tıklım tıklım. o stadda bulununlar içinde orada olmayı hakeden ilk bin kişi içinde olmayı haketmene rağmen kendi tribününde pankartın yoktur sen yoksundur, en beteri, yan yana olmak için can hıraş çaba vereceğin adamlar yoktur. o karmaşa da herkes bir yerlere dağılmıştır.
akşamleyin saat beşte, baş gardiyan erx başta, toplanıldı yeni açığa, akşamleyin saat beşte...
muhabbetler, sarılmalar, anlamsız konuşmalar, meşaleler, oynamalar, zıplamalar... bir şey nasıl kutlanacaksa, herhangi birşey, on kat daha fazlasını yaparak kutlarsın. ama hala neyi kutladığını anlamazsın... bi an gelir, sete çıkarsın dizlerin titrerken yorgunluktan, sağ baştan gelen ateşi sol yanına aktarırsın, eline kıvılcımlar değer ve avazın çıktığı kadar bağırırsın: "şampiyon beşiktaş!"
sonra dizlerinin üzerine çöküp sağlamından bir yumruk atarsın: "mustafa, şampiyon muyuz lan?" gözleri ışıldayan bir serseri bağırır: "şampiyonuz amına koyayım şampiyonuz ulan!"
nevizadeye çıkarsın, 3 günün açlığını aç itler gibi mideni doldurarak giderirsin. şişelerin dibine vurup semtine inersin.
"ama nasıl içmişiz, nasıl sarhoşuz..."
birkaç anlamsız ve ayık olsak asla yapmayacağımız şeyden sonra uzanırsın dalgaların sesinin düştüğü bir yere, buluttaki gölgeleri seyrederken şamatanın belini kırarsın... üşürsün...
sabahleyin saat beşte, başgardiyan fux başta, çökmüşüz çay bahçesine, sabahleyin saat beşte...

günlerden bir gün, şampiyon olduktan sonraki 3. gün, sen bu satırları yazarken tam; yolu yolculuğu devam eden insanlar, son kadehine vuranlar, yeni uykusundan kalkanlar, yeni uyuyacak olanlar, sınavı olanlar, herkes, hepimiz... aklımızdan tek şey geçiyor sanırım:
"şampiyonuz ulan!"

umrumda mı cimbombom
umrumda mı kanarya
sensiz geçmez ki bu dünya
hayat biter ortam biter alem biter ama
bağımlıyız beşiktaşa