dilimin ucunda........ nerden başlasam?

7 Ekim 2011 Cuma

kör karanlıkta açıyoruz paslı gözlerimizi, dilimizde sürekli bir küfür...
aklımızda sorular var!



insan, sahip olduğu sıfatı kullanmadan evvel o sıfatın yükünü kaldırabilmeli. bir insana "beşiktaş jimnastik kulubu yönetim kurulu başkanı" ünvanı veriliyorsa, o insan bu sıfatı kullandığı eylemlerin etkilerini, nedenlerini ve sonuçlarını düşünebilmeli.

"Başkanımız Yıldırım Demirören, Tenzile Erdoğan'ın vefatı dolayısıyla başsağlığı mesajı yayımladı:
Kıymetli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın annesi Tenzile Erdoğan'ın vefatı beni, ailemi ve camiamızı derinden üzmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti'nin muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi hedefinde büyük işler başaran, son yılların en büyük ekonomik yükselişinin mimarı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı bizlere armağan eden, vefakâr annelerimizden Tenzile Erdoğan'a Allah'tan rahmet, Erdoğan ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilerim.
Yıldırım Demirören
Beşiktaş JK Yönetim Kurulu Başkanı"


böyle buyurmuş sayın başkan, buyururken de bütün beşiktaş camiasının, mevcut iktidarı ve başbakanı hayranlıkla desteklediğini belirtmiş, muassır medeniyetler seviyesindeki ulu önderimizin ekonomimize nasıl mimarlık ettiğini buyurmuş. bütün camia adına...
sanmıyorum ki tek bir beşiktaş camiası mensubu, yıldırım demirören'i siyasi sözcüsü olarak seçmiş olsun.
kulüp başkanlığı seçimlerinde, seçim vaadi olarak siyasi fikirlerini ne şekilde öne sürdüğünü, seçilememesi halinde mevcut iktidarın kulübümüze sahip olacağını rakibinin babasının bakanlık ve iktidar deneyimleriyle irdelememiş miydi kendisi? yıldırım demirören değil miydi, "beni seçmezseniz bir bakanın evladı gelecek kulübün başına ve iktidar beşiktaşa sahip olacak" gibisinden laflar eden? o zaman denmemiş miydi, kişilerin siyasi görüşü ve yakınlığıyla beşiktaş kulübü başkanlığı aynı potada eritilmesin diye?
bir spor kulübü başkanı, nasıl olur da bir annenin vefatını kişisel çıkarları için kullanmaya çalışırken, bu spor kulübünü de emellerine alet eder?
şu yazılan satırlardan sonra, hiç kimse, yıldırım demirören'in yerinde olmak istemez. bu normal bir insanın kolay kolay kaldırabileceği bir utanç değil! başbakan'ın annesinin vefatı üzerine taziye mesajı yazarken işi hayranlığa ve başbakan sevgisine dökecek, böylece bir annenin cenazesi üzerinden bir çıkar elde etmeye çalışacaksın; yönetim kurulu başkanlığı yaptığın spor kulübünün camiasını buna alet edip, resmi imkanların vasıtasıyla namını yürütecek ve oturduğun koltuğu ayaklarınla kirleteceksin; mensubu olduğun camiayı çok büyük bir lekeyle kirleteceksin; kişisel karakterindeki zayıflığı aşikar edeceksin; ve bu yanlışların üzerinden saatler geçmesine rağmen halen bu yanlışlarla dolu taziye mesajı resmi sitede duracak, sen de bu yanlışlarla dolu başkanlığını sürdürmeye devam edeceksin? sanmıyorum ki, hiç bir insan böyle bir yükün, böyle bir utancın altından kolay kolay kalkabilsin!
daha fazla uzatmanın manası yok.
sayın başkanımız, ne kadar rezil olursak o kadar iyi olacağını düşünüyor. gün geçtikçe attığı her adımla beşiktaş'ımızın ismini kirletiyor.
ancak senelerdir istifa etmiyor, işin ilginç yanı bütün bunlara rağmen halen "büyük başkan" olarak anılabiliyor.
sevgi duvarı nasıl ki can yücel şiiriyse, kibar hırsızın türküsü de öyledir, ve der ki o şiirinde:
"sıçmışım ortalık yerinize
kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık"
bizler de o misal, sayın başkan sayesinde aydınlanıyoruz mütemadiyen!
YETER YILDIRIM DEMİRÖREN!!!

ps: sayın başbakan r.t.erdoğan'ın merhum annesine tanrıdan rahmet dileriz.