Susarak Gerçekleri Haykırmak

26 Nisan 2011 Salı

çok konuştuk çok yazdık, tesiri olmadı şimdiye kadar; hoş, sustukça da gönlümüz razı gelmedi ama işte... işte bir garip hal... lekelendikçe sevdiğimiz şeyler, adam gibi sevdiğimiz şeyler ucuzlaştırıldıkça ve basitleştirildikçe susmayı biz seba'dan öğrendik.
masaya yumruğu değil, sessizliği, efendiliği, beşiktaşlılığı vurmayı biz seba'dan öğrendik. beşiktaşlılık diye son zamanlarda üretilen yabancı kavramın aslını astarını da, memleketin gerçeklerini de, insanların para pul şan şöhret için inandığını söylediği değerleri çiğneyebileceğini de, sporcuya saygıyı duymayı da, beşiktaş'ın büyüklüğünü de biz seba'dan öğrendik...
elimizden geldiğince öğrenmeye devam ediyoruz, düşünüyoruz gözlüyoruz yeri gelince ütopyalar tasarlıyoruz, ve beşiktaşı sevmeye devam ediyoruz.
birkaç futbolcu geldi diye bayram edenleri, yönetimi tebrik edip methiyeler düzenleri, avrupa şampiyonu çelik pençeyi tebrik ederken de arıyoruz.
kimseyle hiçbir yerler hiçbir şehirle ve hiçbir değerle mukayese etmeden, sadece beşiktaş, her yönüyle beşiktaş diyoruz, çünkü biz beşiktaş'ı seba'dan öğrendik. kimseyle kıyaslamadan, efendi gibi, adam gibi, yeri geldiğinde susarak sitemlerle, yeri geldiğinde bağırarak sevgilerle, ve inandıklarımıza doğru bulduklarımıza sahip çıkarak kendimizce, sevmeyi öğrendik!
aşktan anlamayan insanlar birazcık da beşiktaşlıları araştırsınlar. bizim gibi veya bizden farklı, aşk değil delilik gibi seven insanlara baksınlar. biz de çok baktık çevre muhite, ama seba gibisini göremedik elbet de...
iyi ki senden öğrendik biz beşiktaşlı olmayı başkan!



bu vidyoya rast gelince aklıma geldi. not düşmek diyelim. zaten bu blogun amacı da not düşmekti. düştük diyelim...