Nilay Yiğit Beşiktaş'ta

30 Haziran 2010 Çarşamba

2.Lig'ten Turkcell Süper Lig'e çıkan yeni takımların her zaman yaptığı ve çoğunlukla başarılı olmayan bir yöntem vardır. Ligin iyi ekiplerinden, zirvede olan takımlarda ya veteranları ya da hiç birşey olamamış veya vasatı aşamayan oyuncuları toplarlar başarılı olmak için... Bu mantık biz Manu'yu yendik, Manu Barça'yı, o zaman biz Barça'dan daha güçlüyüz mantığı kadar sığ ve saçmadır.

Beşiktaş Bayan Basketbol Takımı'nın bu seneki transfer politikasıda işte bu kadar saçma ve amatörcedir. Lig yarışında gerçek rakiplerin olan Fenerbahçe ve Galatasaray yabancı transferlerinde alıp başlarını giderken, sen hala onların rotasyonunda kısıtlı yer bulabilen oyuncularla oynaşıyorsun... yabancı transferi için taktik her zaman ki gibi aynı. WNBA'in bitmesi bekleyip, açıkta kalan vasat üstü yabancıları toplayıp, oynayabilirsen play-off yarı finali oynayıp, kendini başarılı sanmak. Tencere-kapak ilişkisinin en ateşli hali Bayan Basketbol idaresinde yaşanıyor. Şeref Yalçın'a Aziz Akkaya gibi bir antrenör daha ne olabilir ki...

Chatman Bizle Kaldı

20 Haziran 2010 Pazar


Yasaklı madde kullanımı sonrası aldığı ceza nedeniyle ikinci devrenin önemli kısmında kadroda yer alamayan Chatman'la yeni sezon için anlaşıldı. Artık takımı çok iy tanıyan ve takımın hücum kimliği olan run&gun düzeninin uygulanmasının en önemli parçası olan biri... Böylece guard rotasyonuda belli olmuş oldu. Chatman, Serhat ve Cüneyt olarak sezonu geçiricez. tabi Chatman'ın performansına ayak uydurabilecekler mi? Mühim olan nokta bu. Eğer oturursa en faydalı rotasyonlardan biri olur Beko Baketbol Ligi' nde. Ancak benim içim hala Engin'e yanıyor orası ayrı

Mustafa Abi ve Bekir Yarangüme Beşiktaş'ta



Eskiden formamızı giymiş iki oyuncu olarak dikkat çekiyorlar. Mustafa Abi geçen sezonu İTÜ'de kapattı.Rölantiye aldığı basketbolunu, vites arttırarak devam edebilicek mi görücez. Bekir'de revize edilen T.Telekom kadrosundan payımıza düşen oldu. İlgilenenleri vardı, kısmet bizeymiş. Cüneyt, Serhat, Bekir, Mustafa, Fedor bench olarak tamam ama hala iddialı bir kadroya sahip değiliz. Söylenenlere göre bir yabancı, bir Türk uzun için devredeyiz. Yabancı oyuncunun Euroleague' de forma giyen bir oyuncu olduğu söyleniyor.Hayırlısı olsun...

Serhat Çetin Beşiktaş'ta

19 Haziran 2010 Cumartesi



Engin'in gitmesinden sonra Cüneyt Erden ve Serhat Çetin'in takım için düşünüldüğü sesli olarak dile getiriliyordu. Artık kesinleşmiş oldu. Yeteneklerini bildiğimiz bir oyuncu sakatlıklar ve süre alamaması kariyerinin önüne set çekti. Zaten alıştık uzunca bir süredir kendisini parlatıp başka takımlara giden oyunculara... Makul bir yönetim anlayışı ile devam edilebilseydi, mevcut kadronun korunması ile birlikte iki takviye benchi kuvvetli kılardı. Bana göre iki isimde takımın 1 numaralı guardı olamaz. Guard sorunu hala çözülebilmiş değil, ancak bench için makul adımlar. Hayırlısı olsun... Başarılı bir performans göstermesi dileğiyle

Şort Siyah, Forma Beyaz...

18 Haziran 2010 Cuma



Adidas kalitesi, yakada ki ''Beşiktaş'' yazısı, siyah şort, beyaz renkte olan kartal şeklindeki kabartma, şanlı Beşiktaş arması... Kim itiraz edebilir ki bu formaya

İyi güzel de...

Biz taraftar olarak çok mu şey bekliyoruz acaba? (Tabi çoğu taraftar bugün beklediği tek şeye kavuştu, geri kalanlarda Robinho bekliyor) Quaresma transferinin doğru ve başarılı bir olduğunu bir önce yazdığım postta anlattım. Ancak Beşiktaş futbol kulübü değildir ve sadece futboldan ibaret değildir. Eğer bugün Beşiktaş olarak 10’dan fazla branşta yer alıp, mücadele ediyorsanız ve yüzde 90’nın da karşınızda Galatasaray ve Fenerbahçe varsa futbola gösterdiğiniz özeni, diğer branşlara da göstermek zorundasınız. Yatırım yapmalı, transferler ile güçlendirmeli, oynayan oyuncuları mağdur etmemeli… Ancak futbola o kadar yoğunlaşıldı ki her şey unutuldu. Bu serzenişim taraftar içinde geçerlidir. Zamanında İnönü’ye Pascal’ın alınmaması üzerine gösterilen tepkileri arıyor gözlerim, Kaptan Haluk’a getirilen yasaktan sonra ama… Kanseri yendikten sonra evine gelen mektup ile Ülker’in yollarını ayırmasından sonra, vefasızlığa karşı kucak açtığımız günler ile bugünler arasında neler oldu ki bu kadar değişebildik, değiştik? Bilgisayar oyunların da kaybetmeyi sindiremezken, reel hayatta kaybetmeyi ne zamandan beri kabullenir olduk?

Roberto Carlos’a kontra yapıcaz diye kendini yırtan yöneticiler, bugün Taurasi’ye, Gamova’ya, Tamika Catchings’a, Roko Ukiç’e, Cem Zeng’e , Sokolova’ya kontra yapmaya neden uğraşmaz? Tümer Metin’e gösterilen tepki, Yasemin Horasan olunca niye gösterilmez? O değil miydi ben Galatasaraylıyım diyen imza attığı ilk gün. Tümer Metin’e mi haksızlık ettik biz şimdi yada Yasemin’e mi torpil geçiyoruz?

Yönetimi geçtim ben artık, taraftar olarak bunu istiyoruz ve kabulleniyoruz. Bizim için artık sadece futbol formasında ki arma önemli olur hale geldi. Başarıyı da geçtim, insanlıktan çıkmaya başladık ya işte o korkutuyor beni

Quaresma...


Çok eleştirdiğimiz oldu yönetimi.Hatta doğru bir iş yapmadıkları için eleştirmediğimiz zaman olmadı. Ancak öyle yada böyle , iş yapar veya yapmaz, Quaresma transferi, maliyetiyle, takımın ihtiyacı olan bir oyuncu olmasıyla, taraftarın istemesiyle, reklamıyla, pazarlamasıyla doğru bir transferdir. Önceki takımlarında gösterdiği performansından yola çıkarak yanlış olarak değerlendirecek çok kişi olacaktır. Ancak ne formda adamların gelip neler yaptıklarını hepimiz gördük. Ne yıldızların gelip turistik geziden öteye geçemediklerine şahit olduk. Yabancı oyuncu transferi bir kumar işi. Önemli olan o kumara ne kadar yatırdığınızdır. Holosko, Tabata vs. oyunculara verilen paralar ile Avrupa transfer piyasasında makul kabul edilebilecek bir paraya alınan Quaresma karşılaştırıldığında bu kumar oynanmaya değer…

Malum en gözdesi olacak tribünün Q7, hele oynarsa takır takır, Amokachi, Ferdinand, Nouma gibi olur. Ancak Quarema’yı alkışlarken, Ernst, Toraman, Deli İbo, Bobo, Ferrari’den ayırmadan alkışlamak gerek

Bu tarz oyuncular, ilgi gördükçe oynar, taraftarla havaya girer. Bugün ve yarın görüceği coşkudan sonra kariyerinde oynamaktan başka çaresi kalmamış bir Quaresma coşturur mu İnönü'yü? Bekleyip görücez. Birde bu sezon, beyaz forma alınır mı? Bence alınır.

Özverinin karşılığı bu mudur?

16 Haziran 2010 Çarşamba


Beşiktaş'ın amatör branşlarının sorunları, gösterilen yönetim biçimleri sayesinde giderek trajik bir olay halini almaya başladı. Şubelerden sorumlu kişilerin gösterdiği yönetim beceriksizliği yüzünden, Türk sporunun her alanına seneler boyunca büyük katkı yapmış, gelişimine yardımcı olmuş Beşiktaş Jimnastik Kulübü, spor kamuoyu, rakip takımların yönetici ve camiaları tarafından örnek alınan bir yapı halindeyken, yaşanan mesnetsiz olaylar sebebiyle gülünç ve aciz bir duruma düşürülüyor…

Beşiktaş Erkek Basketbol Takımı, yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, play-off’larda, bütçe olarak kendisinden çok daha büyük olan Türk Telekom’u eleyerek, yarı finalde Efes Pilsen’e elendi. Ama gelin görün ki, sezon boyunca büyük özveriyle mücadele eden oyuncular, bırakın övülmeyi ya da teşekkür edilmeyi, kulüp yöneticleri tarafından azarlanıyorlar… Şimdi o açıklamaları bir hatırlayalım…

Yalçın: Kulak çekeceğim
Basketboldan sorumlu yönetici Şeref Yalçın, teknik ekip ve oyunculara sert çıktı. Yalçın, “Para konuşmaktan, bunu dışarıya sızdırmaktan motive olamadılar. Geçen yıldan kimsenin bir kuruş alacağı yok. Bu sezon nakit akışındaki sıkıntı nedeniyle sorunlar oldu, olabilir de... Bu kriz ortamında normaldir. Beni asıl üzen, yabancılar bu durumu anlayışla karşılarken, yerli bazı isimlerin, aynı özveriyi göstermemiş olması. Bunun için herkesin kulağını çekeceğiz” dedi.

Şeref Yalçın’ın bu açıklamalarına karşılık, Takım Kaptanı Haluk Yıldırım da haklı olarak bir açıklama yaptı;

Yıldırım: Özverinin karşılığı bu olmamalıydı
Basketbol şube sorumlumuz Şeref Yalçın’ın 19.05.2010 tarihinde Fanatik Gazetesi’nde yer alan açıklamasına istinaden, Beşiktaş Camiasını ve Basketbol kamuoyunu bilgilendirmek adına bu açıklamayı yapma mecburiyeti hissettim.
Her şeyden önce ilk söylenmesi gereken Beşiktaş basketbol takımının başarılı bir sezon geçirdiğidir. Tüm olumsuzluklara rağmen, Mire Chatman ve Lony Baxter gibi bu takımın en pahalı iki yabancı oyuncusunun yokluğunda, ligi ilk 4 takım içersinde bitirmeyi başarmış, play-off’larda kendisinden en az 2 – 3 kat daha büyük bütçeli Türk Telekom’u eleyerek yarı finallere kalmıştır. Efes Pilsen serisinde, seyircisinin de ayakta alkışladığı mücadelesini sonuna kadar sürdürmüş, Beşiktaş camiasına yakışır bir şekilde sezona veda etmiştir.
Son iki sezon içersinde, geciken ödemeler yüzünden takımdan ayrılmayı tercih eden veya ara transferlerini gerçekleştiremesinler diye son anda maddi problemleri çözülen, yabancı sporcuların aksine, BJK Basketbol Takımı’nın Türk sporcuları bütün özverileriyle mücadelelerini sürdürmüş ve tüm spor kamuoyunun takdirini kazanmıştır.
260 kez milli olmuş bir Türk sporcusu olarak, “Türk sporcuların para konuşmaktan ve bunu dışarıya sızdırmaktan motive olamadığını” iddia eden bir açıklamanın, Türk sporcularının emeğine yapılmış büyük bir saygısızlık olduğunu düşünüyorum.
Beşiktaş Kaptanı olarak benim ve takım arkadaşlarımın, basketbol kariyerimiz boyunca, maddi sıkıntılara rağmen göstermiş olduğumuz performansın, ahlaklı sporcu kişiliğimizin, kulüp yöneticileri ile ilişkilerimizin, Türk basketbolunu daha üst seviyelere taşımak için gösterdiğimiz özverinin detaylarının bilindiğine ve takip edildiğine inanıyor, şube sorumlumuzun yapmış olduğu açıklamanın gerçek yorumunu Beşiktaş camiası ve spor kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Saygılarımla
Haluk Yıldırım
Beşiktaş Cola Turka Takım Kaptanı


Yönetici beceriksizliği
Her şeyden önce bahsedilmesi ve kabul edilmesi gereken bazı şeyler vardır. Hiç şüphe yok ki yaşanan mali kriz ve amatör branşların gördüğü muamele ile alakalı sebeplerden dolayı, bu sporlarda bazı sorunlar yaşanabilmektedir. Ancak tüm bunlara rağmen doğru organizasyonlar ve tutarlı yönetim tarzı ile bu sorunlar aşılıp, ekol hale gelip, mevcut takımın marka değerini tüm dünyada yükseltebilecek başarılara imza atabilirsiniz.
Ancak bu şartları yaratacak yöneticilere sahip olamayan Beşiktaş Kulübü'nde yaşanan bütün başarılar hocaların ve oyuncuların özverisi ve fedakârlıkları sayesinde gelişmektedir. Ne kadar üzücüdür ki, mevcut şubelerin sorumluları Beşiktaş camiasına yaşattıkları bu kara talihi kabullenmeyip, suçlu olarak takımda bulunan oyuncuları bellemektedirler.
Mete Düren'in hentbolda gösterilen vefasızlığa ve acizliğe tepki gösteren taraftarı hedef alan sözlerinin şaşkınlığını henüz üstümüzden atamazken, bu talihsiz olaylara bir yenisini de Basketbol Şube Sorumlu Şeref Yalçın eklemiştir.

Hedef saptırıyorlar
Sene boyunca, mevcut bütçenin altında bir kadro kurarak en baştan hedefinin şampiyonluk değil, orta sıraların takımı olduğu belli eden yöneticilere rağmen başta Coach Bıyıktay ve onun yarattığı karaktere sonuna kadar uyan, önceliğin Beşiktaş olduğunu bilen oyuncularla, mevcut yapının yakalayabileceğinden daha büyük başarılara imza atılmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen tek dertleri Yıldırım Demirören'in bodyguardlık görevini yerine getirmek ya da futbol maçlarını takip etmek olan bu sözüm ona yöneticiler, kendi basiretsizliklerinin, beceriksizliklerinin ve tutarsızlıklarının önüne bir perde çekerek, insanlara kendilerinin yazıp yönettiği bir film izlettirme derdine düşmüşlerdir.
Basketboldan sorumlu olmasından büyük üzüntü duyduğumuz yönetici Şeref Yalçın, bütün sezon gösterdikleri aciz yönetim tarzına aldırmadan, son terine kadar sahada mücadele eden oyuncularına '' Para konuşmaktan, bunu dışarıya sızdırmaktan motive olamadılar. Geçen yıldan kimsenin bir kuruş alacağı yok. Bu sezon nakit akışındaki sıkıntı nedeniyle sorunlar oldu, olabilir de... Bu kriz ortamında normaldir. Beni asıl üzen, yabancılar bu durumu anlayışla karşılarken, yerli bazı isimlerin, aynı özveriyi göstermemiş olması. Bunun için herkesin kulağını çekeceğiz '' diyerek o göreve layık olmadığını kanıtlarken, kendisinin yaratmaya çalıştığı bu ortama taraftar, oyuncu ve camianın alet olmayacağını takımımızın kaptanı Haluk Yıldırım yaptığı açıklamalarla göstermiştir.


Yöneticilikte liyakat önemli
Gelecek sezondan itibaren Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün mevcut amatör branşlarının, ilk önce Beşiktaşlılığın temellerinden olan o forma altında akıtılan her damlaya duyulması gereken saygının farkında olan, yöneticilik vasıflarına uygun, sorumlusu olduğu şubenin bilgileri ile donanımlı ve en önemlisi hak yemeyen yöneticilerin, mevcut yapıda görevli bulunan, aldıkları görevlerin vasıflarını karşılayamayan kişilerin yerlerini alarak, Beşiktaş'ı bulunduğu bu aciz ve trajik halden kurtarmaları en büyük temennimizdir.

Serencebey Araştırma Merkezi/ Serencebey Gazetesi-Sayı 47

infinite loop

11 Haziran 2010 Cuma

yine sil baştan aynı senaryo...

şimdiki dünya kupasının 1 numaralı favorisi olan ispanyanın teknik direktörü olan Delbosque'ye sabredemeyip bir kalemde harcayan, rıza hocaya arka çıkıp sonra da kapı önüne koyan değerli(!) yönetimimiz, şimdi de bursayı şampiyon yapan ertuğrul sağlam'a yaptıklarının aynısını mustafa denizli'ye yaptı. koca camiayı aptal yerine koyup günler öncesinden anlaştıkları teknik direktörü açıklamak yerine başka teknik direktörlerle görüşüyorlarmış izlenimi yarattılar.

ispanyol basını bile bizimle dalga geçer oldu; "Beşiktaş popstar mı seçiyor?" diyerek. tabi onlar alışkın olmadıkları için bizim yönetimimize, yadırgadılar bu durumu? geçen sene ronaldo'dan bile daha büyük transfer yapacağız deyip tabata'yı alan, hatta büyükmüş gibi görünmesi için 8 milyon euro veren bir yönetimimiz var sevgili ispanyol basını! daha neler neler var bizim bu yönetimimizde bir bilseniz, gazeteciliği bırakırsınız!
sonuç itibariyle demirören bir teknik direktör daha yollayıp yerine yenisini aldı. ben schuster kaçıncı oldu inanın sayısını unuttum ama şunu biliyorum ki bazı klüplerin tarihleri boyunca yapmadıkları teknik direktör değişikliğini biz 6 ila 7 yılda yaptık. ne kadar, ne kadar acı değil mi?

şimdi bana, schuster beşiktaş'ı başarıdan başarıya koşturur mu diye sorsanız, hiç sanmıyorum! en fazla başarıya koşturur o da lig şampiyonluğudur... senenin birinde şampiyon oluruz, sonra onu da gönderirler ilk başarısızlıkta. böylece, bu devran da böyle döneeer böyle gideeer.
50 yıl sonra demirören 1586. teknik direktörünü denerken ben bu yazıyı açar içlenerek okurum.. yine içimde garip birşeyler böyle döneeeer böyle gideeeer....



bir kovalainen yazısıdır

Bekleme Odası

9 Haziran 2010 Çarşamba


Bütün ayrılıklarım sonbaharın aksine hep mayısta oldu benim, bütün sevinçlerim,bütün hüzünlerim.. Ciğerlerim temiz hava yerine özlem dolmaya başlardı her mayıs ve hiç bir yaz güneşi yakamazdı tenimi, bu aşkın,içime bir bir düşen bu hasret tohumlarının canımı yaktığı kadar..

Her sezon başı sezon sonunun geleceğini bile bile bırakırdım kendimi bu sevdanın kucağına ve her sezon sonu sezonun başlayacağını bile bile bırakırdım kendimi hasretin kollarına..

Sizin hazan mevsimi dediğiniz benim en bereketli mevsimim oldu bu yüzden hep, sevdiğim yanımdaydı çünkü..Her hafta sonu onu yaşamak, her hafta sonu ona gitmek ve bütün bir haftayı bu heyecanla geçirmek.. Benim aşktan anladığım buydu.. Karşılıksız, koşulsuz.. Çare yoktu belki bu aşkın ızdırabına ama çare arayan da hiç olmamıştı. Ölesiye sevdik dedik ya.. Tam olarak karşılığı buydu..

Ve şimdi yine yeni yeniden başka bir ayrılık mevsimi geldi çattı.. Sualsizce kuruldu gönlüme.. Yerini biliyordu, ses etmedik ikimiz de.. Sakince oturdu.. Bekledik.. Özlemiştik de sanki bu sukuneti.. Yorulmuştum bütün sezon olan bitenlerden, kavgalardan, gürültülerden.. Sesimi duyuramamaktan, duyursam bile anlaşılamamaktan.. Tahtına kurulan hasret bu yüzden huzursuzdu belki de.. Farkındaydı değişen şeylerin.. Yine de aldırmadı içimde büyüyen yangına. Usulca yer açtı kendine. Aşkımı dinlendirmeye gelmişti, belliydi. Bekle dedi.Sadece bekle.. Bekledikçe yüreğimin bileylendiğinin farkında değildi.

Şimdi onun mevsimi biliyorum. Susuyorum bu yüzden. Ona boyun eğiyorum belki de bilemiyorum. Kendimi bile bile, inadına, umarsızca esir ediyorum yine bu hasretlik dolu sevdaya.. Sadece bekliyorum.

Yırtılmış bir tül gibi” savrulsun, gelsin geçsin artık zaman..