the team of VICTORY

31 Ekim 2009 Cumartesi

31 ekim 2009 tarihinde, stadımızda oynanan karşılaşmanın ilk yarısında, eski açık tribünümüzde yer alan "the team of VICTORY" pankartının 2. yarıda neden orada olmadığının açıklanmasını istiyoruz.
bu haince ve haysiyet yoksunu aciz saldırıyı gerçekleştiren ankaragücü taraftarına iyi niyet gösterip zemin hazırlayan ve kendilerine ayrılmış kafesten bu kişileri dışarıya salan güvenlik güçlerini de sorumsuzluklarından ötürü kınıyoruz.
ilk yarı boyunca orada bulunan pankart tahrip edilip indirilmiş, akabinde "gecekondu" yazan bir pankart yerleştirilmiştir.
maç öncesi ve esnasında, taraftarımızca yöneltilen hakaretlerden ötürü mahcubiyet duyduğumuz ankaragücü taraftarının bu hareketlerini gördükten sonra içimiz rahattır. hakedene hakettiği şekilde seslenen beşiktaş taraftarıyız.
bu seviyesiz hareketlerinden ötürü pankartı oradan indiren ankaragücü taraftarlarını şiddetle kınıyor; pankartı bez parçası olarak görerek rakibine saygısızlık gösteren bu şahıslara şefkat göstererek onları ait oldukları korumalı bölümden dışarıya çıkartan güvenlik güçlerinin niyetlerini ve amaçlarını merak ediyoruz.
ev sahibi takım taraftarı olarak insanlık dışı söylemlerden ve rencide edici davranışlardan uzak kalarak rakibimize saygı göstermemiz gerektiğinin farkındayız. rakip takımın taraftarından da bu anlayışı beklemekteyiz. misafir oldukları stadın sahiplerinin pankartlarını indirmek tahrip etmek yakışıksız bir harekettir. hadlerini bilmeleri, bazı değerlere saygı duymaları gerekmektedir. ayrıca güvenlik güçleri sorumluluklarını yerine getirmeli, misafirlerimizi öngörülen sınırlar içerisinde muhafaza etmeliler.



uefa'nın ciddiyetle üzerinde durduğu gibi, ırkçı söylemler futbol tribünlerinde yer almamalıdır. bu hususta gördüğümüzü söylemek de bizim hakkımız.
şayet federasyona ait karar ve yürütme organları, ankaragücü taraftarını, bu gece oynanan maçta sarfettikleri ırkçı tezahuratlardan ötürü herhangi bir yaptırıma maruz bırakmazlarsa, bu suçu kendileri de işlemiş olarak addederiz. umudumuz, türkiye futbol federasyonunun, bu gece rakip takım taraftarının sergilediği ırkçı tutum ve tavırlara karşı, geçmiş senelerde galatasaray taraftarına gösterdiği hoşgörü ve suç ortaklığını sergilememesidir.

düzeltme notu: ilişikte yer alan yorumda pankart sahibi abimizin konuyla ilgili açıklaması bulunmaktadır. yorumlar bazen gözden kaçabileceği için dikkatinizi çekebilmesi maksadıyla buradan belirtelim istedik.
".....
bu şerefsizlerin yaptığı hareket çok sinsice ve haince gerçekleşti...ilk başlarda kendilerine yakın taraftan epey uğraştılar fakat beceremeyince saha içine girerek değilde pankartın arka tarafındaki seyirci alınmayan ve girilmesi için tırmanılması gereken yasak kısıma girerek bıçak darbeleriyle pankartımı baştan yırtarak amaçlarına ulaştılar.olayın başından beri farkında olduğum için direk bağlantıya geçtiğim yetkililerin müdahalesiyle pankartım güvenli bir noktaya alındı.şu saatler de onarım işlemleri için pankartın kurumasını bekliyorum. VictorY LEVENT
...."
kendisine geçmiş olsun dileklerimizi sunarız..

Özgür Aşk: Beşiktaşk

30 Ekim 2009 Cuma

‘sevgi özgürlük ister’

Dilediğince anlatabilmeyi, susabilmeyi, haykırmayı, yeri geldiğinde öfkelenmeyi, yeri geldiğinde ağlamayı…

Her şeyi uçlarda yaşamak ister belki de. Ölümüne sevmeyi ama sonsuza dek onu sevebilmek için yaşamayı… Bu tezatlar içinde varlığını sürdürmeyi…

Bir kısıtlama olacaksa da kendi döngüsü içinde olsun ister. Çevresinden etkilenmek istemez. Her hangi birinin, bu habitatın dengesini bozmasını istemez. Direnir tüm dış etkenlere; popülasyon yoğunluğundan baskı yese bile.

Sevginin dünyası iki kişilik bir sonsuzluktur çünkü. Bermuda şeytan üçgeninin sınırlarına dâhil edilemez örneğin. Ya da uzaydaki iki noktadan bir doğru geçer gibi kurallarla çerçevelendirilemez. Kim bilir bir uzayı yoktur belki de.

Beşiktaş bizler için tam da böyle işte.

Hani küçük bir çocuk açar kollarını sevgisinin büyüklüğünü göstermek için. Ya da zengin bir adam sevdiğine sevgisinin büyüklüğünü; jetin arkasında uçan bir yazıya eşlik eden bir pırlantayla gösterir. Ya da fakir bir genç biçare dolaşırken sokaklarda aşkını gizler dilindeki türküye ya. Bizim için bir sınır bir tarif yok bu aşkı yaşamada.- Ki zaten sen bu blogta bu yazıyı okuyorsan, arife tarif gerekmez deyip anlamanı beklerim susarak.-

İşte bizler bu ezel ve ebedilik arasında yaşarken aşkımızı bizden özgürlüğümüz kısıtlamamızı istiyorlar şimdi.

Korkarak susmamızı…

Korktuğumuz için bağırmamızı.

Susmazsak başımıza gelecekleri gösterdiler ya bir kere. Bir kere endişe düştü ya aklımıza, yüreğimize. Saltanatlarını sonsuza dek sürdürebileceklerini zannediyorlar şimdi.

Aşkımızı özgürce yaşadığımızı kavrayamamışlar zira. Onların emir komuta zincirindeki kopuk halkanın biz olduğumuz gerçeğini anlayamadıkları gibi. Şimdi bu ‘kopukluk zinciriyle’ idame ettirmeye çalışıyorlar paraya giden yollarını.

Bizse bekliyoruz; bu ateşte yanmak için sıramızın gelmesini.

Düşünme yetimizi kullanıp susarak bekliyoruz.

15 TL'ye 100 Sayı

28 Ekim 2009 Çarşamba


Maç öncesi coach Bıyıktay'da dahil herkes taraftarın ilgisizliğinden dem vuruyor,göndermeler yapıyordu.Öncelikle birşeyi açıklığa kavuşturalım.Akatlar hiçbir zaman ki bu takımın şampiyonluklara oynadığı dönemide içine kapsar,tam anlamıyla dolmadı.Beşiktaş'ın basketbol ve diğer branşlarının hep bir kemik tayfası oldu.Bunların yanına ancak derbilerde,önemli maçlarda insanlar eklendi.Bu durumun kabullenilmesi gerektiğini savunmak yanlıştır.Elbette taraftar sayısı milyonları bulmuş bir camianın 3000-4000 kişilik salonu her maç dolduramaması sorgulanması gereken bir olaydır.

Ancak eldeki varlıklar baz alındığından bu kemik tayfayı korumak yerine,kulubün anlamsız bir sidik yarışına girerek,onlarıda maçlardan uzaklaştırmaya çalışmak,taraftar hariç herkesin gözünden kaçmakta.Buna o salonun en iyi hallerini gören Burak Hoca'da dahil.Dün bütün çabalar bilet 15 tl olsa bile bu salona insan geliyor izlenimini yaratmak ve olayların dışında kalan yada kalmak isteyenleri yaptıkları bu aciz oyuna alet etmek üstüne sarf edildi.Haklılar bilet 15 tl olsa bile o salon doluyor ancak 400-500 kişilik seyirci topluluğunun yarısından fazlasını,bjk antetli zarfların içinde biletix bileti gönderilmiş insanlar ve Efes Pilsen'ten etkilenmiş tavırlarla bir kolejden toplanmış bir otobüs kız oluşturursa.

Bu kadar önemli bir maç,böyle anlamsız ve acizlik içeren hareketlerle yaşatıldı.Herşeye rağmen takımın iyi olması,Chatman'ın insanları her maç kendine daha fazla hayran bırakması,bütün engellemelere rağmen hakedenlere gerekli mesajların gönderilmesi,bu sinir harbinde insanın huzur bulmasını sağlamaya yeterli oluyor.

Takım geçen seneden çok iyi durumda olduğu kesin ama hala eksikliklerimiz var.Engin'in kadroya dahil olması,Chatman'ı rahatlatmış,zaman zaman rahatça dinlendirerek,oyun içinde diri kalmasını sağlıyordu.Bu durumun ne kadar önemli olduğunu Arın sahaya girince çok yakından gördük.Senelerden beri basketboluna hiç birşey katmayan bir basketbolcu niye hala takımda kalır?Uzun rotasyonu sezon öncesi en çok düşündüren bölgeydi.En uzun oyuncumuzun bile 4 numara ortalamasına sahip bir fiziki yapıyla yer almasının dezavantajını bu maç hissetmedik.Özellikle Lonny Baxter'ın form tutması bu durumun hafiflemesine etken.Savunmada hala problemlerimiz var geçen seneden kalan alışkanlık devam ediyor.Çok atıp,çok yiyoruz.Engin'in sakatlandığı bir ortamda,hucümda yaşayacağımız problemleri düşünürsek ciddi sıkıntı yaşatabilir.

Temizlik Gerekiyorsa

27 Ekim 2009 Salı


Eğer bir temizlik gerekiyorsa ki öyle gözüküyor.Bu işe sadece futbol değil,armanın olduğu her yerde takımını desteklemek isteyenleri uzaklaştırmak yerine,kendini ve saz arkadaşlarını alıp,yedi ayrı hamamda,kırk tas su dökünerek başlayabilirsin.

Yine yeni yeniden umut...

Ne bir heves. Ne bir tutku. Beşiktaşım anlatılmaz bir sevgi bu. Tapıyoruz. Seviyoruz. Aşkından kahrolduk biz geberiyoruz.

Aşktan gözümüz kör olmuştu belki de. Fark edememiştik çatlakları. Çatlaklardan sızan saçmalıkları… Belki de aşkın saflığına fazlaca kaptırmıştık kendimizi. Herkes eşdeğerdi bizim için. Bir çeşit tabu oluşturmuştuk belki de: Beşiktaşlılık sorgulanmazdı özeleştiriler dışında. Her bir birey tıpkı bizim gibi birer neferdi. Yeri geldi onlarla omuz omuza haykırdık, yeri geldi aynı karede görüntülendik, kafaları çektik dertleştik belki de.

Ama fark edemedik.

Beyazın çabuk kirlendiğini bellemiştik bellemesine de siyahın kir göstermediğini öğrenememiştik ya da öğrenmiştik de uygulayamamıştık hayatımıza. Biz fark etmezken onları; ya da fark edip de toz kondurmamak için siyahımıza susmuşken; onlar avına yaklaşan yılan gibi usulca sarmışlardı çevremizi.

Biz ve onlar…

Kusursuz bir siyah, kusursuz bir beyaz ve siyahın ardına gizlenmiş nifak.

Zannettiniz mi ki koca bir çınarı yıkar bu çatlaklar?

Emir erlerinizin bizi yıldırabileceğini, içimizdeki bu ateşi söndürebileceğini mi sandınız.

Öyle zannettiyseniz yanıldınız.

Evet, tökezledik belki ama umut kuşağımıza daha sıkı sarıldık.

Bu kez umutlarımızı tribün için kuşandık.

Bizler takıma dönmek için değil aşkımızın alevlerini göstermek için hazırız.

Onlar, tekrar ‘önüm, arkam, sağım, solum: sobe’ demeden, biz sobelenmeden önce varlığımızı kanıtlamak için hazırız.

Yine, yeni, yeniden; umut…

Bu kez; Şeref Bey stadı, Mehmet Işıklar Tribünü için.

Neredesin?

25 Ekim 2009 Pazar

Konu doğrudan amatör branşlarımız olunca ArmaAşkına'dan alıntı yapmakta fayda var.

Bakalım orada ne denmiş...
Buradan sormak lazım ayrıca?
Neredesin büyük BEŞİKTAŞ JK taraftarı?

http://www.armaaskina.com/bjk/2009/10/25/sahada-galip-tribunde-maglup/

Erkek basketbol takımımız ligin 2. haftasında Antalya Bld’yi 88-64 yendi. Baştan sona üstün oynadık diyebiliriz. Ancak bir eksik vardı taraftar… Kupada başarılı sonuçlar almış bir takım güzel bir kadro belkide skora endeksli potansiyeli harkete geçirir dolu olur salon derken, akatlarda manzara tam bir hüsran oldu. Geçtik onları umulan orada olması umut edilen bile yoktu…Baştan başlayalım günü anlatalım:İçeri girerken anladığımız kadarıyla biletsiz kimse salona sokulmadı yani en az 10tl ödeyenler salona girdi. Nedeni sorgulanabilir…İçerde ise tribünün vaziyeti şöyleydi protokol karşısındaki iki katlı tribünün alt katında dağınık vaziyette boşluklar arasında bir grup seyirci. Karşı bizim benchin arkasında klasik bench arkası izleyicileri, pota arkası ise bomboş tezahürat yapan taraftar yok. Kısacası salonda taraftar yok. O kadar sıkıcı bir durum ki bu… Sadece milli takım maçlarında Türkiye diye bağırabilmeyi başarabilen seyirci profilini düşünün aynısı işte ancak Beşiktaş diyebiliyorlar… Böyle bir vaziyetin seyircisiz maçtan neredeyse pek bir farkı yok…Akatlara girişleri genel olarak bilenler için temizlik yapılıyor denebilir bilet olayına bakınca ama dışarda kaldı millet salon boş kaldı denilecek bir durum da yok.. Bilet yüzünden dışarda olanlar içeri alınsa taş çatlasın 30-40 kişi onlarla akatlar dolmayacaktı… Genel olarak bir ilgisizlik söz konusuydu. Akatlarda ilk maçımız bomboş tribünlere oynandı. Suçu dışarda aramamak lazım bu sefer. Akatları boş bıraktık. İleride takımın alacağı bir sonuç karşısında ancak ülker efes türevlerinde salona gelebilenlerin konuşmaya hakkı olmayacak… Sadece o tür maçlarda salonlara gelip “bu büyük taraftara” diyenler kendilerini kandırıyorlar…Bir dip not daha hala zam yapılamıyor biletlere neden basketbol rayicinde en pahalı bilet bize ait! Bakın rakiplerin bilet fiyatlarına el insaf! Yapın bir beş lira ondan sonra 1 kişiyi tamam almayın beleşe… İsteyen de yok zaten… Belki kombine denebilir makul fiyatlara geçtiğimiz yıllarda rakiplerimizin çıkardığı cinsten… Tabi bu istenen arzulanan durum ne peki? Akatlara kombineden de bir ses yok…Bir de duyduğumuz bir olay ilk etapta kombinenin çıkmayışı geçen sene 60 civarında kombine mi ne satılmış ondanmış. O komik rakamı da açıklayalım. kapıda bilet dağıtılırsa… 1 biletle 2 kişi girerse… hesapta 10 lira olan bilet neredeyse işini bilene beleşe geliyorsa… 100 liralık kombineyi alan kendini enayi gibi hissediyordu. Bu durumda kombinenin satılmaması bu olabilir mi acaba? Diğer taraftan bakalım aynı sezon eurolige katılan bir rakibimiz 50liraya sattığı kombineyi üniversite taraftar derneğine bedava vermişti… Örnek hal böyleyken satmaması normal.. durumumuz iyice karışık. şimdi kimseyi içeri almayıp birde her maça gelmek isteyen taraftarı cezalandırır gibi kombine çıkarılmazsa bazı maçlar haricinde salonda taraftar aramak abesle iştigal olur.Bu mantıkla o salonun boş kalması için çok bahane üretilebilir.Bakalım takım iyi maçlar çıkarır da biraz dikkat çekerse salon biraz daha dolar.Takım iyi gidiyor…devamı gelsin diyelim ama bu şekilde de fazla gitmez… çok zor…Maçtan fotoğraflar: 2009-2010 BEŞİKTAŞ – Antalya Bld.ArmaAşkına

Wolfsburg Maçına Dair

22 Ekim 2009 Perşembe


İlk kez o geçen sene,her maçtan önce yaşadığım kalp sıkışmalarını,sinir ve stres harbini yaşadım.Dikkatim uzun süreden beri takıma bu kadar odaklı olmamıştı.Maç saati geldiğinde daha bi heyecanlandım.Denizli ne süpriz yapıcak diye.Bu seferde ideal kadroyu sahaya sürerek yaptı süprizi bize Denizli.Maç başladığında tek sorunumuz pas yapamamak ve bunun getirdiği Wolfsburg atakları.İlk yarı 3 top üst üste yapamadık.Buda rakibe çok fazla posizyon üretme şansı verdi.Ekrem çok aksadı benim görebildiğim kadarıyla,Tello hala form tutamadı,kafası takımda değil.Nihat'a ayrı bir parantez açmak lazım.Sanırım herkes benim gibi düşünüyor.Geliyor ufaktan beklediğimiz Nihat,koşuları bile daha bi farklı son zamanlarda.

Baktığımızda çok iyi mücadele ettik ancak iyi oynamadık.Hatta bugun sahadan mağlup ayrılsaydık kimse kazanacak olan rakibe laf edemezdi.Ciddi posizyonlar verdik maç içinde.Beraberlik büyük şanstır bunu değerlendirmek gerek.

Bu beraberlikten sonra,takıma dönelim muhabbetini daha çok kulaklarımızda duyucaz.Yanılgıya düşmemek gerek.Yönetim her daim protesto edilmeli,Denizli maçı gibi olmasada,Kasımpaşa maçında ki gibi gollerden sonra anımsatılmalı taraftarın iki elinin Demirören'in yakasında olduğu.

Saldır

21 Ekim 2009 Çarşamba


Vfl Wolfsburg - Beşiktaş
Tarih: 21 Ekim Çarşamba
Saat: 21:45
Stad: Volkswagen Arena
Hakem: Roberto Rosetti
______________________
Saldır,Beşiktaş Saldır,
Beşiktaş Saldır,
Beşiktaş ArmaAşkına!

paha biçin bir?

20 Ekim 2009 Salı

Hülya Coşkun adlı medyaspor yazarının 18.10.2009 tarihli köşe yazısı üzerine
sual:
böyle bir yazının bedeli nedir?

teşkil:
"..............
Yeter Tribünler Yeter 18.10.2009 11:52:00
Beşiktaş, (Fortis )Türkiye kupasını kazanmış. Yeeteer Yıldırım Demirören yeeteer. Beşiktaş ertesi yıl yine (Fortis )Türkiye Kupasını kazanmış. Yeeteer Yıldırım Demirören yeeteer. E Beşiktaş yine kazanmış bu kez ligin şanlı kupasını almış. Yeeteer Yıldırım Demirören yeeteer, Kazanmış kazanmış kazanmış Beşiktaş. 19 yıl sonra ilk kez bir sezon iki kupa kazanmış. Yeeter Yıldırım Demirören Yeeteer Yıldırım Demirören Beşiktaş'a 5 yıllık başkanlık süresince hep kazandırmış anlayacağınız. Ve taraftarı, camia Demirören başkanlığında kupa kazandıkça, YETER Yıldırım Demirören YETER diyor Alınan ve tarihe geçen her kupadan rahatsız Takım gol atıyor Yeeteer Yıldırım Demirören yeeteer Taraftar kupalara, gollere yeeteer Demirören yeeteer diyor belli oldu, kupa alma istemiyoruz, gol atmayın istemiyoruz yeeteer. Hani bir de diyorlar ya olsana olsana Gaziantep ‘e başkan olsana Beşiktaş'ın bir kısım seyircisinin en sevdiği büyük coşkuyla söyledikleri o iğneleme... Başkanlarının gücünü çok biliyor bu taraftar kesin. Biliyorlar, Başkanları isterse, Gaziantep kulübünü alır Beşiktaş'a futbol akademisi yapar... Neden haykırdığını bilmeyen tribünlerin düşünceleri ezber, akılları tutulmuş belli... Taraftar diyor ki, kulüp iyi yönetilemiyor, başkana borç çok, bundan rahatsızız. İlginç, sadece yerel de değil küresel futbolda kulüp ekonomileri can çekişiyor, dolayısıyla çok hak verilemeyecek bu dillendirmeleri de anlamak zorlaşıyor. Bir de Beşiktaş'ın rakipleri, Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın borçları almış başını gidiyor, yapılan her bir transfer Tabata'nın kat be katı. Lige şöhretli oyuncular ve teknik adamlarla giren bu iki büyük, geçen sezon ligi 4. ve 5. bitiriyor. Fenerbahçe'nin 25 yıldır Türkiye Kupası yok. Ve onlar ne başkanlarına ne yönetimlerine ne de takımlarına gönülden bağlılıklarını sorgulamıyorlar, taraftarlarından tek olumsuz ses yok. Hep destek tam destek. Gerçek şudur: Şampiyonluğuna bile sahip çıkamayan Beşiktaş taraftarı, rakiplerin, biz iyi değildik manüplasyonuna bile aldanacak kadar Beşiktaş sevgisinden ve diğerlerinden kopmuş/kopartılmış O nedenle, yaşanan tarihine, kupalarına, mutluluklarına sahip çıkamayan Beşiktaş seyircisine bir futbol sever olarak diyorum ki: Siz tribündekiler, Beşiktaş'a hep köstek tam kösteksiniz. Şampiyon olacağınıza inanmayan, şampiyon olduğunuza da inanmayansınız, Başkanından Beşiktaş'ı iyi temsil etmesini isterken, Kendiniz Beşiktaş' ı hak ettiği şekilde temsil edemiyensiniz. Hatta artık rakipler tarafından dalga geçilen taraftarsınız... İşte tüm bunlardan ve spora verdiğiniz rahatsızlıktan dolayı... YETER BEŞİKTAŞ TRİBÜNLERİ YETER diyorum.
.................."

yorum:
ben de bu yazınızdan yola çıkarak, futboldan tribünden, taraftarlıktan ve bunların hepsinin birleşiminden oluşan bir hayatı anlamayan, kısacası siz ve sizin gibi düşününen herkese yeter diyorum.
onlarca kez yazdık, anlatmaya izah etmeye çalıştık ama sizler kendi dünyanızda öylesine boğulmuşsunuz ki başkalarının söyledikleri umrunuzda bile değil. işiniz sadece oturduğunuz yerden ahkam kesmek.
yıllarca beşiktaşın hangi branşta mücadele ettiğini umursadan sadece beşiktaş arması için salon salon stadyum stadyum gezen insanların neden yıldırım demirören yeter diye bağırdığını anlayamazsınız! çünkü eminim siz hayatınızda birkez bile beşiktaşın hafta sonu programına göre hayatınızı programlamadınız.
beşiktaşın kasasından çıkan her kuruşu kendi parasıymış gibi düşünen ve o paraların saçma sapan harcandığını gören insanaların neden yeter yıldırım demirören diye bağırdığını anlamazsınız!

BJKbloglar.com


Blog aleminin sayılı Beşiktaş'lı bloglarından haberdar olmak artık çok daha kolay.
Bir fikir-düşünce eyleme dönüştü ve Bjkbloglar.com yayın hayatına başladı.
Haydi o zaman Omuz Omuza.

Katılmak için info@bjkbloglar.com 'a mail atmanız yeterli.
Tabi ki esas koşul Beşiktaş'la ilgili içeriğe sahip bir blog olmalıdır.


*Sonunda dahil olduk.. direnişçi kardeşimizin teması biraz sorun çıkardı ama sağolsunlar siteyi yapan arkadaşlar halletmişler, sanırım.

Bir soruydu sadece...

pek üstüne yazacak bir şey yok aslında. Bir KaraKartal sormuş forzada engellilerin stada giriş durumunu sonrasında başlığa gelen cevaplardaki gelişen muhabbette bir yazı yaşanmış bir olayı anlatmış..
ne diyelim başlık "Bir soru"ydu sadece, bir cevap tam "Bir Kapak" olmuş.onlara birde özürlü, engelli derler... onlar öyleyse biz neyiz ki acaba? buyrun okuyalım. bu arada unutmadan Çelik Pençemiz'de Beşiktaş mesaisine yakında dahil oluyor. Fikstüre 1 kala... çok özledik çok...yazıyı da paylaşalım istedik...
Sadece Beşiktaş!

Evet haklısın dostum ama söylem alışkanlığı olmuş malesef ha ayrıca çoğu bu durumu yaşayan vatandaşımız kendısıne engellı denmesındende rahatsız oluyor oda ayrı ayrıca geçen sene kayseri maçından önce başımdan geçen bir olayı paylaşayım tam konusu stada gitmek için okmeydanından otobüse bindim ve refleks olarak otobustekı boş koltuklardan üstünde Beşiktaş forması olan birisinin yanına oturdum hemen sürekli mesaj yazdığını farkettim birkaç durak sonra yine refleks olarak Beşiktaş konusunu açtım muhabbet ilerlediği esnada arkadaşımız görme engelli olduğunu söyleyince şaşırdım kendisi ankarada yaşıyormuş ailesini ziyarete gelmiş ve yiğeninin istanbula gidiyorsun Beşiktaşın maçınada git dayı demesi üzerine ona söz vermiş ve sözünü tutmak için direk otogardan stada yönelmiş (inönüde daha önce hiç maça gitmemiş sadece ankarada Beşiktaş maçlarına gitmiş )bu arada benim allaha şükür hiçbir engelim olmamasına rağmen engelli dediğimiz o arkadaşımıın benden ve benim gibi sağlıklı en alamızdan daha seri mesaj yazdığını farkettim hatta bir mesajı bana teyit ettirdi babasına istanbula vardığını akşam yemeğine yetişemeyeceğini felan yazmış uzun uzun ve en ufak imla hatası bulunmadan bana gösterdi bende valla ben bukadar kusursuz yazamam dedim rehberden babasının sırasınıda buldu ve yes ledi ben tabi hayretler içinde düşünüyorum sonra işletme mezunu olduğunu ankarada resmi bir kurumnda çalıştığını söyleyince iyicene şaşırdım acaba engeller azme engel olabilirmi sorusuna orda cevap buldum.konuşma sırasında Bende stada gidiyorum diyince sana zahmet olmazsa bana refakat edermisin dedi sıkılarak bende memnuniyetle ederim dedim ve taksimde indik hatta o maç öncesi malum maç öncesi shovu ve olayları vardı o sebepten vakitte var istersen önce semte gidelim çok güzel atmosfer olacak o anı yaşayalım dedim peki dedi semte gittik semtte karnaval alanı gibiydim maşallah besteler meşaleler çoşku üst düzeydeydi o maç öncesi besteler 1 söyleyişte ezberliyordu hemen 2.sinde mırıldanarak eşlik ediyordu muhteşem haz almıştı atmosferden çok keyiflendi bu taraftarı şehir efsanesi olarak anlatıyolar zannederdim gerçekmiş dedi sonra stada yöneldik istanbuldaki prosedürü bilmiyorum inşallah sorun çıkarmazlar dedi bakanlık tarafından verilmiş engelli kartı vardı stada vardık sorduk engelli girişine yöneldik ona refakat edecek birisi gerektiğini söyledi ben açığa girmiyordum o sebepten çevrede bileti olmayan tanıdığım Genç kartallardan birini ona refakatçı olarak eşlik ettirdim kapıdaki görevli mırın kırın etti refakatçi için ama bizim ısrarımız sonucu refakatçiyede izin verdi çünkü oraya tek başına yönelmesi mümkün değildi maç sonrası yanındaki kartaldan haberini aldım muhteşem keyif almış içerdede ve benim telefonumu almış ertesi sabah beni aradı ve teşekkür etti ve ankaradaki bir maç öncesi beni yemeğe davet etti sağolsun gerçi hala davetine icazet edemedik ama neyse uzun lafın kısası engelli dediğimiz kişilerin çoğuna o engellerinin engel olamadığını anlatmaya çalıştım düz yazı şeklinde inanınki o yazsaydı bu yazıyı hiçbir virgülü dahi atlamazdı

temizlesene

19 Ekim 2009 Pazartesi

"şampiyon beşiktaşım ne istersen iste benden" diyerek başladığımız maç öncesi tedirginliğimiz had safhadaydı. biz şairlerdeyken içeri girmiş olanlardan gelen haberler hiç de iç açıcı değildi. yılların kapalı tribününe yönetim ve görevlilerin müdahalesi sürmekteydi. nerde duralım şurda duralım burda duralım derken sağlam duramadığımızı görmüş olduk. (sağlam duramayışımızın nedeni belki de bir dizede geçmekte: onca yaraların ardından yeni bir aşk yaratamazsın! - bu hükmü herkesin anlamasını beklemiyorum). tribünde yerimizi aldıktan sonra başlayan hafif yağmur ve kuvvetli tezahuratlar ( "beşiktaşım benim" uzunca zamandır bu kadar içten ve güçlü olmamıştı) akabinde ilk devreyi 2 farklı skorla kapatmak, yerinde güzel ve tehdit edilmeden protesto edebilmek, nihatla sevinebilmek, beşiktaşı satılarak değil taraftar olarak desteklemek kadar güzeli yoktu. beklemediğim gibi ama gönlümden geçtiği gibi bir tribündük.
açık açık dile getirmeden göz dağı verebilmek sanırım "büyük" yapan şeylerden birisi. özellikle maç çıkışı "allah affeder çarşı affetmez" detayı var ki, işin içinde olmayanların anlayamayacağı bir şey bu.
ikinci yarının son dakikaları hariç rahat, yağmurlu, güzel bir maç geçirdik. gelen kartlar, verilen penalta vs gibi şeylerden sonra sinir kübü olmuşken maç bitti. iyisiyle kötüsüyle bir engel daha aşılmıştı. basit ama zor bir engel.
beşiktaş tribünleri bu maç güzel dersler verdi. yapılan eleştiriler o kadar manasız ve yersiz ki. kimse çıkıp da yönetimi protesto etmenin taraftara düşmediğini söylemesin! genel kurulun beşiktaşlı olmayanlara da açık olduğunun farkındayız. bizi eleştiren ve "şerefsiz" yakıştırmasını hakaret addeden rakiplerimizin kendi yönetimlerine ortada kavga, adam tutma gibi nedenler yokken nasıl hakaretler ve küfürler ettiklerini biliyoruz.
tribün yönetimin istifasını isteyebilir, bu onun en doğal hakkıdır! çünkü ayrılık da sevdaya dahil, ve kesilmesi gereken kangren derhal müdahale altına alınmalı. bu hikayedeki kangrenin tribün olduğunu düşünenler beşiktaş'ın adını ağızlarına almasınlar.
kabul ediyoruz, tribünün de çirkin yanları çok fazla. itirazımız, taraftarın yönetime karışmaması gerektiğini söyleyenlere. demiyoruz ki tertemiz bir tribünümüz var, aklı başında taraftarımız var. ama eğrisiyle doğrusuyla: biz bir bütünüz!
tribünümüzün kangren kısmına verilen mesajlar da güzeldi... kasımpaşa'nın tezahuratından sonra herkesin susması, yukardan gelen tezahurat sonrası alt kat setine çevrilen gözlere verilen "eyvallah" mahiyetli kafa sallama hareketi, "adam bulsana" derken herkesin aynı noktaya bakıyor oluşu, maç çıkışı bu kangrenlerin takip edilmesi ve arkalarından "çarşı affetmez" denmesi gibi birçok detay önem arzetmekte.

akılda kalması gereken tezahuratlar:
bütün tribünü temizlesene
kavga edecek adam bulsana
federasyonu temizlesene
gaziantep'e başkan olsana
kim gelirse gelsin adam gibi gelsin
yönetim istifa
yıldırım demirören yeter
seninle ağlarım seninle gülerim, seni satanın ben a......
bu sevda bitmez
ve diğerleri....

ps: çok dağınık bir yazı oldu. sebebi tatsızlık, tutsuzluk, bir müddet mola alacak olmak, yorgunluk vs vs..

anti paşacılar

18 Ekim 2009 Pazar

Bizim derdimiz tasamız Sadece BEŞİKTAŞ!




İçimizdeki Karagümrüklüler

15 Ekim 2009 Perşembe

Herkese İnat

14 Ekim 2009 Çarşamba

Bu sefer sadece kapalı alttan saldırılmayacak anlaşılan.Temizlikte başlamışken işler yolunu bulsun,birilerinin gönlü olsun.Karizma fena çizilmiş iken,mesaj vermek gerekir birilerine nazire yaparcasına.''Bak bizde sahip çıkıyoruz tribüne,başkalarına bilet vermeyin'' demek gerekir bu yönetime.Takıma dönülmeli,destek verilmeliymiş.Takıma dönmek,sizin ki gibi nazik yerlerini dönüp,herşeyden bir haber yaşayıp,3 maymunu oynamak ise eksik olsun destek.Uyuması gereken tribün için tek çare,masallar anlatmak olmuş gene.
Çünkü sabote etmeyin,
-Borçlar çoğalacak
-Altyapı,prefabrikte bile kalamayacak
-Kısa çöpü çeken ilk antrenöre 8 milyon euro ödenecek
-Sayısız topçu gelecek,göndermek için üstüne milyon dolarlar verilecek
-Beşiktaş'ın kapısından içeri giremez olanların tek tek listesi çıkartılıp,alfabetik sıraya göre içeri alınacak
-BJK Tv,hiç açılmayacak
-En yakın zamanda ikinci bir kardeş kulüp bulup,en ucuzu 8 milyon euro verilerek alınan sürüsüyle oyuncu kadroya dahil olacak
-Beşiktaş'tan nemalanıp,aç karnını doyuracak daha çok kişi bulunacak
-Bunlar yetmeyip akla,hayale gelmeyecek saçmalıklar ile Beşiktaş yok edilecek.
dipnot:Bunların hepsine razı olup,sabote etmeyenlere,muhtelif zamanlarda kullansınlar diye İnönü'nün direklerinide ben hediye edicem

Gidene kadar,gönderene kadar,herkese inat;
YETEER YILDIRIM DEMİRÖREN!

Çarşı Sansürü



bu orjinal resmimizdi, şimdi de KartalCell reklamında yer alan görüntüye bakıyoruz (sayın dingaz'ın dikkatiyle):



iki resim arasındaki sansür farkını görebildiniz mi?
çarşı pankartının nereye gittiğini görebildiniz mi?
işine gelince taraftarıyla övünen zihniyetin, taraftarını nasıl da iki kalemde silebildiğini görebildiniz mi?
dün varolanın bugün yok olabileceğini farkedebildiniz mi?
direkler arasından kutuya tıkıştırılan taraftarın, yasaklanan ve maçlara alınmayan taraftarın, müşteri olarak hitap edildiğinde bile yok farzedildiğini görebildiniz mi?
sürekli cefa çektirilen taraftardan, pişkinlikle ve aymazlıkla vefa istenebildiğini görebildiniz mi?

bu bir reklamdı, ve gerçekten de adresi belli bir reklam oldu. eski şeylerle, yeni bir şeyler katmadan, yalanlar söylenerek, daha önceden yapılmışları taklit ederek, rakip firmaların ve rakip takımların birbirlerine özendikleri, üzerine bir de pişkinlik sergilenerek ortaya konulan bir mamülün, yasaklarla ve örtbas'larla dolu bir reklamı...

"GÖKYÜZÜ KARTALLARIN, TRİBÜNLER ÇARŞININ, ŞAMPİYONLUKLAR BEŞİKTAŞIMIZIN"

gökyüzünden kartalı indirdiniz; buna isyan edildi diye reklamlardan başlayarak tribünlerden de çarşıyı sileceksiniz. elde kalan 2 tane kupa, bir tane şampiyonluk ve sayısız masal...
siz beşiktaşı yok ederken, saf salak bulduklarınızı "2 kupa'ya vefa" isteyerek kandırmaya devam edin...
gerçi inanırdım, bunların hesabının sorulacağına, mamafih, heyhat; inancım da kalmadı...
yanınıza nasıl da kar bırakır bu hareketleriniz, bilmez miyiz...

Replik ( Cevaba Cevap)

9 Ekim 2009 Cuma

Hürriyet Gazetesinde yer alan röportajdan alıntılarla bizim bildiğimiz yaşadığımız gerçekler alt alta gelsin bakalım...

Son mali kurulda, görevli kartıyla görüntüleriniz var. Bunun için neler söyleyeceksiniz?.
Orada da : hiçbir şey yok ki. Ben bunu anlamadım. Bir linç politikası gibi üzerimize geliniyor. Ben orada misafirdim. Ve hiç bir hareketim olmadı benim orada.

BMTB: Biz de genel kurul üyesi değiliz ilk genel kurulda "misafir" olmak isteriz. Birde arada el kaldırıp oy kullansak hiç fena olmaz!

Bu kombinelerin de kulüp tarafından verildiği söylentileri dolaşıyor?
Bir de şunu kaçırıyor insanlar, o gün Beşiktaş diye bağırıldığı zaman yuh çekildi. Beşiktaş diye bağırıldığında yuh diyen birileri varsa esas problem onlarda.

BMTB: Televizyona gidildiğinde söylenmiş olan görüntülerde aynıları var. Neymiş onlar Beşiktaş diye bağırırken üst kat bunlara yuh çekmiş. Beşiktaş'a yuh çekmişler. Hadi ya ne de güzel manzara işte demirören babalarını kollamak adına Beşiktaş'ı kullanmak bu işte. Protestosunu yapmaya çalışan taraftar alt ortada inatla farklı beste girmeye çalışanları yuhaladı.. Beşiktaş bestesini değil! Beşiktaş'ı hiç değil.. o anda tezahürat yaptırmamak için farklı bir şey bağırmaya çalışan kim olursa olsun aynı tepkiyi alırdi. Ve tvde denmiş ki Beşiktaş'ı yuhalayanlara saldırdık! İyi yaptınız etrafınızda kafası güzel elemanlarıda Beşiktaş'ı yuhlaıyorlar diye kafalayıp yukarı doğru taarruz ettirdiniz heralde.

Tribünün o kısmında bir söylenti ortaya çıktı. İstifa seslerini bastırması için Karagümrük grubuna bilet verildiğini konuşuyorlardı insanlar.
İşte hiç alakası yok. Bize yapılan suçlamalarla bu iddialar tamamen tezat. 90 dakika Beşiktaş diye bağıran seyirciye yuh deniliyor. Böyle bir şey olabilir mi? Esas onlar bastırıyor. Çok tezat. Benim yuh çekenlere sözlü bir tepkim oldu. Ama fiziki hareketlere kesinlikle müsaade etmemek için bağırıp çağırmışımdır. Ama benim bağırma sebebim milletin ayrılması içindir.

BMTB: Bir soru sormak lazım "YILDIRIM DEMİRÖREN YETER" derken... "Beşiktaş'sın seeeen" diye inatlaşmak var. Ama başkana laf gelmesinde kime ne olursa olsun taktiği doğrultusunda ikinci yarıda "Söylesene bize hoca takım niye oynamıyor" da sorun yok ve katılıyorsunuz bu tezahürata... Beşiktaş = Demirören veya yönetimse bir anlayış farkıdır tabiki bu... Ayrıca pek yatıştırma gibi görünmedi malesef elemanlar koltuklardan zıplaya zıplaya üste doğru hücum ederken ordusunu idare eden komutanlar iş başındaydı. Samimi olunsa objektif olunsa tamam. Tribüne giren o garip tipleri herkes biliyor, gördü, yaşadı. Daha neyin lafı ediliyor. Beşiktaş'a yuh çekenleri dövmüşlermiş.. Yok öylede olmadı o yuh çekenlerden sadece bireysel takılan gençler yaşı biraz kemale ermiş büyükler arada resmen kaynadı. Yoksaaa 40-50 kişi olarakta harket etse 10-15 kişi bir arada durana bulaşmak yemedi?

Tribünde çıkan kavgaların sebebi protesto değil yani?
Çünkü biz orada Beşiktaş diye bağırıyoruz onlar yuhalıyor, sonra da küfürle karşılık verdiler zaten.

BMTB: Tek gerekçede bu zaten ne hainmiş bu yuhalayanlar(!)...

Şu anda başkanı destekliyor musunuz? Bir haksızlık olduğunu mu düşünüyorsunuz başkana karşı?
Bunu bütün kamuoyu görüyor zaten. Başkanın yanlışları olabilir. Başkanın transfer yanlışları var. Teknik heyet konusunda yanlışları var. Bunlarda hemfikiriz. Ama bu kadar da bir linç politikası olmamalı, bir başkanın üzerine bu kadar da gidilmemeli. Bu insan ne yapmış? Çift kupa vermiş bize. Şampiyonluklar yaşatmış bize. 2 kupa almışız. Fenerbahçe'yi hezimete uğratmışız. Bundan güzel daha ne olabilir. Bu seneyi tartışabiliriz. Tamam, çok yanlış şeyler oldu. Beşiktaş her türlü zorluğun altından kalkacak bir takım. Başkanın arkasındayız. Sonuna kadar da arkasındayız. Beşiktaşlı olupta Beşiktaş başkanını sevmek kadar doğal bir durum olabilir mi? Evet seviyorum. Bu başka başkanda olsa ben yine başkanımı severim. Çünkü biz Beşiktaşlıyız.

BMTB: neden herkes geçen seneyi ve bu seneyi baz alarak konuşuyor anlamak mümkün değil... Sanki Demirören geçen sene Beşiktaş'a başkan oldu. Demirören'e yeter denmesinin nedeni de bu sene alınan kötü sonuçlar değil. Seçildiğinden beri olan ve yazmaya kalksak burdan köye yol olacak hataların sonucudur. Biz başkanı sevmeyiz başkanı yaptıklarıyla icraatıyla değerlendiririz. Çünkü "başkan" bizim gözümüzde "Beşiktaş" değil, Beşiktaş büyük bir camia başkan ise onu yönetimini koordine eden kişi, üst makamdır. Bunu ayırmak lazım.