a2 inönü

26 Ağustos 2009 Çarşamba


a2 maçıyla İnönü'de açılışı yapmış olduk... Ramazan, maçın saati derken tribün boştu.. Kapalı alt güneş altında yanarken üsttede zaman ilerledikçe gölgeli kısımlar üste doğru azalmaya başladı. Maçın saati izlemeyi bile zorlu hale getirirken yaz ayında o saatte maç oynatmak akıllara zarar bir iş... Akşam oynanmamasının nedeni elektrik tasarffuydu heralde... (!) Yoksa sporcu sağlığı göz önünde tutularak süper lig maçlarının geç saatte oynandığı düşünülürse, yetkililerin a2 maçlarında genç sporcuların sağlığını gözardı ettiklerini düşünmek büyük bir yanılgıya sebep olacaktır. (!) Maça güzel başladık kısa zamanda 2-0 öne geçtik sonrasında uydurma bir penaltı ve üzerine kaleci hatası geldi.. Başta farka gidiyoruz derken mağlup olduk.

Maçtan öte bizlerle onlar arasındaki farklar daha o yaşlarda belirgin bir şekilde karşımıza çıktığının ispatını yaşamış olduk. Bizimkilerin gollerden sonraki sevinci olsun maçtaki hırsları görüp izlemekle olur ancak... gsnin 2 numaralısının maçtan sonra yaptığı çirkeflik staddan geç çıkmalarına neden oldu. o cıvık hareketi insana o formayı giyen anormalleşiyor dedirtti.







gençler maçına dair asid anlatısı

23 Ağustos 2009 Pazar

saat 4'tü sanırım, uyumak için zorladığım, zoraki uyandığım. evden çıkış, şehre iniş, stada gidiş... elimde bir poşet, içerisinde atkıdır formadır (hava gündüz çok sıcak) ve 3 şişe su, ve bir ekmek arası yiyecek.
havaş servislerinin önüne oturup ezan saatini beklemek zordu. 15 dakika geçmezmiş arkadaş... sonra bir cigara, sıraya gir, içeri gir, şöyle böyle derken maç başlar. iki elemanımız, bunlar zengin insanlar, son dakika uçağına binmişlermiş, ben içeri girerken havaalanından şehre geliyorlarmışmış.
tribüne girerken kendime tarifi kolay ve tad alınacak bir yer seçtim. antipati ve çarşının tam ortası. hatta bakın nasıl tarif etmişim:
"tribünün tam ortasının en üstüne bak. Laxon tabelalarını say. 4.nün altındayım. sağ tarafta tribünü bölen tellerin solundayım"
ancak bizim iki kafadar tribüne girmelerine rağmen bir türlü bu anlatımı çözemezler. birkaç mesaj ve atkı kaldırma derken (atkı kaldırma kısmı kritik zira yaklaşık 5 dakika havada tuttum) buldular. neyse, takımdan sonra biz de maça başladık.
bir ara kavga çıktı sağımızda. ankara - istanbul tayfa arasında sandık ama sonradan bakınca bizim ankara sandığımız güruhun içerisinde gayet tanıdık simalar vardı. ve ne kadar ilginçtir ki, bir şekilde, neden bilmem, iki grup aralarında inatlaşıp maçın da tribünün de içine ettiler... umudum götlerinin göğe ermiş olmasıdır... beşiktaş değil, kendilerini sevenler ve sevdirenlerden zerre haz etmeyişimin mantığı da budur.
sahadaki takım ilginçti. eksik kadro ve rakipler yepyeni ve kendi taraftarlarını çılgına çeviren transferler yapmışken bizim halen yerimizde sekiyor oluşumuz üzücü. uğur inceman transfer gerektiği sürekli söylenen mevkiyi dolduramıyor. nihat sol açık oyuncusu değil.
eksikler var...
uzatmayacağım, daha çok anlayan birileri yazar zaten... hem yorgunum ki ben...
sonra maç bitti işte, kimlik kişisinin yoğun ısrarıyla en yakın burger king'e gidildi. karınlar doyuruldu. sonra bagajı açık arabayla aşti'ye gidildi. sefa pezevengi vatandaşlar 40 liralık 2 bileti beğenmeyip nilüferin televizyonlu ve wireless'lı arabasına (yanlarında bilgisayar da yok ayrıca) 60 lira toplamda para bayıldılar ve yola düştüler.
çok yoruldum, boğazım kurudu, ve sonuç kötüydü...
ankarayı sevmiyorum!